7 Kasım 2016 Pazartesi

Kopenhag - DANİMARKA

Danimarka'nın başkenti Kopenhag’ı, benim gözümle  gezmeye ne dersiniz?

Danimarka çevresinde yüzlerce adaya sahip olan, Jutland Yarımadası üzerine kurulmuş bir ülke. Başkenti Kopenhag, yarımadanın en büyük adası olan Sjelland Adasında yer alır.

Danimarka’nın, kara bağlantısı sadece Almanya’dan.

 Kopenhag’a,  İsveç’in Malmö şehrinden E20 karayolunu takip edip, devamında Kopenhag bağlantısını sağlayan Oresund köprüsünü kullanarak geldik. 
Mühendislik harikası Oresund köprüsü, Danimarka ile İsveç’i hem karayolu hem de demiryoluyla birbirine bağlıyor.
Üsten araba trafiğinin, alttan da demir yolunun aktığı 16 km. lik Oresund köprüsü üzerinden muhteşem manzarayı izleyerek geçtik. Malmö, Kopenhag arasında gidip- gelirken denizin altına doğru yok olan ve bir anda denizin içinden karınca gibi çıkan araçları görmek insanı hayrete düşürüyor.
Oresund köprüsü belgesellerinden izlediğim kadarıyla, Malmö tarafında ayaklar üzerinde ilerleyen köprünün, Kopenhag karasına bağlantısı denizin altına yapılan tünelle sağlanmış.
Köprünün inşaatı sırasında takdire şayan dev tünel blokların denize taşınması daha sonrasında da denize batırılması gibi birçok zorlukların çözümünde geliştirdikleri inanılmaz teknikleri,
https://www.youtube.com/watch?v=5GlvR37ZhT8 adresinden izleyebilirsiniz.

Kopenhag, diğer kuzey ülkelerine göre daha ılıman bir iklime sahip olsa da, kışları az güneşli ve soğuk bir ülke. Yıl boyunca yağışlı gün sayısı ortalama 150 gün civarında. İnsan mutluluğunu yükselten en önemli faktörün iklim olduğunu düşündüğümüzde, Danimarkalıların mutlu olması için fazla bir şansları yok gibi görünse de, Birleşmiş Milletlerin 156 ülke içinde yaptığı mutluluk araştırmasında Danimarka, mutlu ve huzurlu ülke sıralamasında ilk sırada yer alıyormuş. Meğer mutluluk kriteri demokrasi, özgürlük, güven, sosyal güvence, sivil toplum ve iş ortamıymış. İnsanlar adaletin karşısında eşit olduğunda, düşündüğünü konuşabildiğinde, kendini güvende hissettiğinde, iş ortamında güle oynaya çalıştığında iklime filan pek takılmıyormuş.
Danimarka coğrafya olarak düz bir ülke. En yüksek noktası deniz seviyesinden sadece 170,77 metre  yüksekteki Yding Skovhoj tepesi.
Danimarka'da kayın ve meşe ağacı ormanları, maden olarak da porselen kili, tuğla yapımında kullanılan kil, granit ve tebeşir yatakları mevcut. Ayrıca  hayvancılık ve balıkçılık çok gelişmiş. Dolayısıyla et, süt ve süt ürünleri bakımından markalaşmış bir ülke.
Danimarka, kendi iklimlerinden enerji üretmeyi başarmış bir ülke. Güneş ve rüzgardan en fazla seviyede yarar sağlamak amacı ile denize rüzgargülü tarlaları kurmuş. Denizin üzerine kurulmuş yüzlerce rüzgargülleri, kollarını açmış harıl harıl elektrik üretiyor. Danimarka’nın hedefi, 2020’den daha önce elektrik ihtiyacını yenilenebilir kaynaklardan üretmekmiş.
Bugün Kopenhag halkının %50’si sağlık ve çevreciliğin sembolü olarak gördüğü bisikleti, ulaşım aracı olarak kullanıyor. İnsanların alternatif ulaşım araçlarına yönelme isteği sayesinde, yönetimler şehri insanlar için tasarlayarak, çim yollardan rotalar oluşturmuşlar. Hatta siyasi partiler oy için bisikleti, seçim kampanyalarının konusu haline getirmişler. Uluslararası Bisiklet Birliği'nin dünyanın ilk bisiklet şehri olarak seçtiği Kopenhag'a, ilk kez gelen bir ziyaretçi olarak ben de, yollarda gördüğüm bisiklet trafiğine çok şaşırdım.
Kopenhag’ı gezmek için havanın geç kararması ve iklimin gezmeye daha müsait olası nedeniyle,  Nisan - Ekim aralığı en uygun dönem. Biz gittiğimizde Temmuz ayıydı.
Andersen’in heykeli.
Andersen’den masallar. Çocuk olup da Andersen’in masalarını bilmeyen yoktur herhalde. Çünkü kitapları İncil den sonra en fazla başka dillere çevrilen yazarmış. İlkokulda ağlayarak okuduğum kibritçi kız, sonra küçük denizkızı, kurşun asker,  çirkin ördek yavrusu ve birçok severek okunan masallar, Kopenhaglı çocuk edebiyatı ustası Andersen tarafından yazılmış. Andersen’in heykelinin ve Kopenhag’ın önemli yapılarının bulunduğu caddenin adı da tabii ki Andersen Caddesi.

Kopenhag’ı hop-on hop-off otobüsleriyle, belediyenin hizmete sunduğu kiralık bisikletlerle ya da tekne turları ile keşfetmek mümkün. Ayrıca 24- 48 ve 72 saatlik Kopenhag kartı ile ücretsiz ulaşım araçları kullanarak, yine ücretsiz müze ziyaretleri yapılabiliniyor.

6–7 saatte yürüyerek gezmeyi planladığımız yürüyüşümüze Andersen bulvarından başlıyoruz. Karşımıza çıkan ilk bina Glyptotek müzesi.
Ny Carlsberg Glyptotek müzesi, ünlü Carlsberg birasının yaratıcısı Carl Jacobsen’in kendisine ait olan modern ve antik koleksiyonlarından oluşuyor.
Müzede, dünyanın dört bir yanından gelen eski resim ve heykeller sergileniyor. Sanat, tarih ve kültür ile ilgilenenler için eski resim ve heykelleri, özellikle Yunan ve Roma döneminden mermer heykelleri, kabartmaları ve Van Gogh gibi ünlü ressamların eserlerini görmek mümkün. Müzenin içerisine girmedik. Çünkü bina iki katlı ve oldukça büyük, gezmek için en az yarım gün lazım. Yunan ve Roma dönemlerine ait eserlerin çoğu zaten Türkiye’deki müzelerde sergileniyor. O yüzden pek ilgimizi çekmedi.
Carlsberg Glyptotek müzesinin bahçesinin dört bir tarafı heykellerle dolu. Aslı Paris Rodin Müzesinde bulunan düşünen adam heykelinin bir kopyası, müzenin bahçesinde sergileniyor.  Auguste Rodin tarafından yapılan,  felsefi düşünceyi temsil eden heykelin, birçok ülkede kopyaları var.

Düşünen adam heykelinin bir kopyasını, İstanbul Bakırköy ruh ve sinir hastanesinin bahçesinde görmek mümkün. Yapım aşaması hikayesi oldukça ilginç olan heykel, 1950'li yıllarda Başhekim Fahri Celal Göktulga tarafından hastanede tedavi için yatan heykeltıraş Kemal Künmat' a yaptırılmış. Rica ile yaptırılan heykel bitmek üzereyken heykeltıraş, "para isterim" demeye başlamış. O dönemde bu türlü işlere devlet ödenek vermediği için para ödenememiş. Heykeltıraş, heykelin çenesinin altına koyduğu kolunu yapmadan hastaneden taburcu olmuş. Hastane bahçesinde uzun bir süre kolsuz kalan heykel, yine hastanede tedavi gören bir hastaya, “heykeli tamamlarsan taburcu olursun” sözü verilerek tamamlatılmış.
Tıvolı bahçeleri, 1843 yılında Andersen Bulvarı üzerinde kurulmuş. Dünyanı en eski eğlence parkı ve yine dünyanın en eski ahşap roller coasteri ile tanınıyor.
Nisan ortasından Eylül ayı sonuna kadar açık olan Tıvolı’de, lunapark eğlencesinin dışında çiçeklerle bezenmiş çok geniş yeşil alanlar, nehirler küçük göller mevcut. Her gün değişik aktiviteler konserler, tiyatro gösterileri ve canlı eğlenceler düzenleniyor.
Kırmızı tuğlalı yapılar ile çevrili, belediye meydanı.
Meydana ismini veren belediye sarayı binası, 1905 yılında inşa edilmiş. Belediye meydanı popüler bir mekan olduğu için her an bir kutlama, gösteri veya canlı müzik dinletisine denk gelmek mümkün.
Belediye binası, meclis binası, ulusal günlük gazete binası ve kentin en eski otellerinden biri olan Palace Otel meydanın ünlü yapıları.
Belediye meydanında Arzum tantuni büfesini görünce milliyetçilik damarımız kabardı. Allah'ım ne oluyor bize! Bizden bir şeyler! İçimizden bağıra çağıra slogan atmak geliyor!.. Ama hepimizin bildiği tek slogan, “susma sustukça sıra sana gelecek” o da bu ortama uymuyor:)) Galiba haberin etkisinden çıkamadık.
NTV spor haberden alıntı.
 “17 Mayıs 2000  Galatasaray-Arsenal Uefa Kupası final maçına saatler kala Kopenhag’da taraftarlar arasında yine kavga çıktı. Taraftarların toplandığı Meydanda akşama doğru çıkan kavgada, şişeler ve sandalyeler havada uçuştu. Polis olaylara müdahele edemedi. İngilizler, Türk basın mensuplarına da saldırırdı. Olaylar birden başladı ve giderek yayıldı. Meydan tam anlamıyla savaş alanına döndü. Aralarında gazeteci Aykut Işıklar’ın da bulunduğu bazı taraftarların ağır yaralandığı iddia edildi.” 
Christiansborg Sarayı Danimarka Parlamentosunun, Başbakanlık ve Yargıtay binasının bulunduğu bir kompleks.
Kocaman avlusuyla Kopenhag’daki görkemli saraylardan bir tanesi olan Christiansborg Sarayı, 2 kez büyük yangın geçirmiş. Yeniden inşa edilen sarayın son hali 1928 yılında yapılmış. Yangından sonra Amalienborg Sarayı’na taşınan kraliyet ailesi, Christiansborg Sarayı’nı yabancı elçileri ağırlamak, çeşitli davetler vermek ve kutlamalar yapmak için kullanıyormuş.
Christiansborg Sarayı’nın kulesi, 106 metre yüksekliği ile Kopenhag’ın en uzun kulesi unvanına sahip. Pazartesi dışında diğer günler ziyaret açık ve çıkışlar ücretsiz. Kule, Kopenhag manzarasını seyretmek ve fotoğraf çekmek isteyenler için çok ideal bir konumda.
 Dünyadaki en eski krallıklardan biri olan Danimarka krallığının şu anki hükümdarı, 1972  yılında başa gelen Kraliçe Margrethe.
İnternet gazetelerinden okuduğum bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum :))
Kraliçe Margrethe, Christiansborg Sarayı’nda verdiği yılbaşı kutlamasında birçok ülkenin büyükelçilerini davet etmiş. Davette, kalabalık misafirler için her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Büyükelçiler ve çok önemi kişiler, üzerine dikilmiş kusursuz kıyafetler ile kraliçeyi beklemek üzere salonda yerlerini almışlar. Danimarka Kraliçesi Margrethe saraya geldi haberi üzerine konuklar, kendisini selamlamak için sıraya girmişler.
 Fakat o da ne! Kraliçe ayağında kocaman kar botları ile salona girmiş ve bütün gece kar botları ile oturmuş. Protokollerde görgü ve nezaketin mutlaka uyulması gereken kurallar olduğunu bilen misafirler, bu kaba görüntünün karşısında çok şaşırmışlar. Margrethe’nin bu davranışını saygısızlık ve değer vermeme olarakyorumladıkları için yüzleri düşmüş. :)) Haklılar tabii ki! Kim bilir belki de o gece şık olmak için “ne giyeceğim ben ” krizine girdiler. Daha sonraki günlerde bu olay basında fazlaca konu edilince saray, “Kraliçe ayaklarını üşütmekten korktuğu için kar botlarını çıkarmak istemedi “  diye bir açıklama yapmak zorunda kalmış.
Kopenhag'ın en çekici bölgesi Nyhavn.
Renkli güzel binalardan oluşan Nyhavn, Kopenhag’ın bir numaralı turistik bölgesi. Bölgeye ismini veren Nyhavn, denize bağlanan kanalın adı. Kanal denizcilerin getirdikleri malları şehrin içine kolayca sokabilmeleri için 1670 yılında İsveçli mahkumlara kazdırılmış.
 1980 yıllarına kadar Nyhavn kanal bölgesi, denizcilerin içki içip eğlendiği güvenli olmayan eğlence alanıymış. Şimdi Michelin yıldızlı restoranların, barların kafelerin olduğu lüks bölge haline getirilmiş. Tabii buralarda yemek için iyi bir bütçe ayırmış olmak lazım. Restoranlarda para harcamak istemeyenler için kanal boyunca çok sayıda ünlü sandviççiler, fast food ve dondurmacılar mevcut.
Kanal bölgesi boyunca duvara oturup birasını yudumlayarak etrafı seyreden, sohbet eden, ayaklarını kanalın sularına sokup serinleyen insan manzaraları,  Akdeniz ülkelerini anımsatıyor.
Kopenhag’a denizden farklı bir gözle bakmak isteyenler için kanal turları düzenleniyor. Nyhavn bölgesinden hareket eden tur tekneleri, kanal turu için alternatif rota tercihleri sunuyor.
Burgulu kulesiyle ünlü eski borsa binası, 16.yüzyılın sonlarında yaptırılmış. 4 ejderha ayağının burgulu bir şekilde iç içe geçerek göğe yükselmesiyle oluşturulmuş. Günümüzde ticaret bakanlığının merkezi olarak kullanılan yapı, o dönemlerde gümrük binası olarak kullanılıyormuş.
Danimarka kraliyet ailesinin kışın yaşadığı Amalienborg Sarayının bulunduğu meydan.
Amalienborg Sarayı, 1700’lerde inşa edilmiş. Moltke Sarayı, Levetzau Sarayı, Brockdorff Sarayı ve Schack Sarayı olmak üzere dört ayrı yapıdan oluşuyor. Meydanın ortasındaki heykel, Amalienborg kurucusu Kral V. Frederick'e ait.
Kraliçe Margrethe’nin yaşadığı saray. Kraliçe evde ise çatısındaki bayrak direğinde, bayrak asılı olurmuş.
Dört ayrı yapıdan oluşan saray binasının birisinde, büyük oğlu Veliaht Prens Frederik oturuyormuş. Diğer iki saray binaları da misafir evi olarak kullanılıyormuş.Kraliçenin küçük oğlu Prens Joachim, yıllarca Schackenborg şatosunda yaşamış. Fakat şatosunun giderlerini ve aldığı kredileri ödeyemeyince ailesiyle birlikte, annesinin yanına saraya taşınmak zorunda kalmış.
Biraz da daha magazin yapalım. (Kaynak Danimarka basını:))
Kraliçenin 80 yaşındaki eşi Prens Henrik, bu yaşına kadar hala kral unvanı alamadığı için sürekli kraliçeye küsermiş. Hatta bir gün canlı yayında basın mensuplarına,  " neden benim unvanım hala prens, karım Kraliçe olduğuna göre Kraliçeler Kralların eşidir. Unvan olarak eşimin altındayım. Benim Kral olamam lazım. İspanya, İskoçya gibi diğer ülkelerin kraliçeleri eşini kral yaptı. Ben de bir kraliçe ile evlendim neden hala prens olarak kalıyorum?” diyerek şikayet edince, kraliçe elini Henrik’in omzuna koyup, hafif bastırarak susması konusunda sinyal vermiş.
Yine 14 yıl önce Prens Henrik, kraliçe Margrethe ve çocuklarına küsüp Fransa’ya gitmiş. Kraliçeden boşanmayı bile düşünmüş. Bu kararı almasının nedeni kendisinin yerine oğlu Veliaht Prens Frederik’in, protokolde Kraliçe Margrethe’den sonra ikinci sırada yer alması imiş. Daha sonra kendisine protokolde ikinci sıraya alınacağı sözü verilince tekrar Danimarka’ya dönmüş.
Prens Henrik’in, bir başka vukuatı da Kraliçe Margrethe'nin 75 doğum günü için İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Belçika Kraliyet ailelerinin de davetli olduğu akşam yemeğine katılmamış olması. Saraydan yapılan açıklamaya göre, "Kraliçenin eşi Henrik grip olduğu için kutlamalara katılamadı" şeklinde olmuş. Fakat işin aslı hiç de öyle değilmiş. Meğer Henrik, davetli kral ve kraliçelerin karşısına prens unvanı ile çıkmak istememiş. 

Henrik, Kraliçe ile evlendikten sonra kendisine bir maaş bile bağlanmamış olmasından da son derece rahatsızmış. Elli yaşına kadar harçlığını kraliçeden istemek zorunda kalan prens Henrik, kendisine maaş bağlanmasını istemiş. Bu talep üzerine parlamento, kraliçenin maaşının 10’da birini prens Henrik’e bağlamış.
Mermer Kilise olarak da bilinen Kral Frederick kilisesi, Amalienborg Sarayının avlusuna bakıyor. Yeşil kubbesi ile dikkat çeken kilisenin temeli, 1749 yılında atılmış. Zamanında Kralın prestijli yapılarından biri olarak inşa edilmesi düşünülen kilisenin mermerleri, çok maliyetli olmasına rağmen Norveç’ten getirtilmiş. Fakat finansal kaynaklar sınırlı olduğu için tamamlanamamış. Harabe halinde bekleyen kilise, 145 yıl sonra tamamlanmış.
Dizayn Müzesi.
Danimarka, dekoratif sanat ve endüstriyel tasarımda ve özellikle estetik dizayn konularında sazı eline almış olan bir ülke. İskandinav tarzı mobilyalar, modern tasarımlı sandalyeler, pedalı çöp kutuları Danimarkalı tasarımcıların ürünlerinden sadece birkaçı.
Son yıllardaki önemli tasarımı ise Türkiye’de de herkesin korkulu rüyası keneyle ilgili bir buluşu. Tıbbi yardım almadan tek parça halinde keneyi çıkartmaya yarayan kene kartı, Danimarka bilim adamları ve doktorları tarafından geliştirilmiş.
Mimaride de Danimarka tasarımı binalar, dünya çapında tanınır.
Tasarım konusunda iddialı olan Danimarka, iki yılda bir dünyanın önemli ve en prestijli tasarım yarışması olan INDEX’i düzenleyerek önemli tasarımları 2002 yılından bu yana onurlandırmaya başlamış.

Dizayn müzesinde önemi sanatçıların, dekoratif sanat ve endüstriyel tasarım  koleksiyonları sergileniyor. Ayrıca önceki yüzyıllara ait, film, tiyatro, sergi, konser posterleri ile reklam, siyasi veya ticari amaçlı afişler sergileniyor.
Churchill Parkı’nın içinden yürüyerek çok çook ünlü denizkızı heykelinin bulunduğu Kopenhag limanına doğru yürüyoruz. Yolumuzun üzerindeki St. Alban Anglikan Kilisesinin içerisine giremedik. Kilise, 1887 yılında Kopenhag’ da yaşayan İngiliz nüfus için inşa edilmiş.
St. Alban Anglikan Kilisesinin yanı başındaki Gefion Çeşmesi, ilgi çekici efsanesi ile en çok ziyaret edilen, süs havuzları ve heykelden oluşturulmuş bir yapı.
Efsanede İskandinav Tanrıça Gefion, öküze dönüştürdüğü dört oğluyla birlikte, İsveç topraklarında saban sürerken, yerinden oynattığı bir toprak parçasını denize fırlatır. Şu anda Kopenhag’ın bulunduğu Zelanda adasının, Tanrıça Gefion’un fırlattığı bu toprak parçası olduğuna inanılır.

1908 yılında yapılan Kopenhag'ın en büyük anıtında Tanrıça Gefion, öküze çevirip sabana bağladığı oğullarını kamçılıyor. Öküzlerin burunlarından çıkan su, gücü ve kuvveti simgeliyormuş.

Gefion Çeşmesi havuzunda gördüğüm madeni paralar, eski zamanlardan kalma bir gelenek olan dilek tutup havuza para atma eyleminin, Avrupa’da da geçerli olduğunun kanıtı.
Kopenhag’ın en belirgin sembolü olan "The Little Mermaid" denizkızı heykeli.
Mutsuz denizkızı, bir gün prensini geri getirecek gemiyi ve yeniden bir araya gelecekleri anı bekliyor.

1913 yılında Danimarkalı bira üreticisi Carl Jacobsen tarafından, ünlü yazar Andersen’in denizkızı masalından esinlenerek yaptırılıp kente bağışladığı bu heykel, yıllık bir milyonun üzerinde kişi tarafından ziyaret ediliyormuş. Taşın üzerinde oturan küçücük heykel, dünyanın en çok fotoğraflanan heykeliymiş.
İnsanlar heykelle fotoğraf çektirmek için kuyruğa giriyorlar. Hatta denizkızı heykelini denizden görmek için tekne turları bile düzenleniyor.Geçmişte denizkızı heykeli birçok kez vandalların saldırısına maruz kalmış.1964 yılında kafasını kopartmışlar. Kopan kafayı bulamadıkları için yeniden kafa yapmak zorunda kalmışlar. Bir keresinde denizkızının saçlarını pembeye boyamışlar. Defalarca da üzerine boya dökerek tahrip etmişler.
Danimarka'nın en eski mahallelerinden birisi olan Nyboder evleri, Danimarka Kraliyet Donanması gemiciler için 1631 yılında inşa ettirilmiş.
 Kopenhag’daki bir başka mahalle ise kendi bayrağı ve anayasası olan Christiania Mahallesi ya da devleti. Bu özerk bölge bir gurup hippi, anarşist ve sanatçı  tarafından, alternatif bir hayat sürdürmek üzere 1971 yılında terk edilmiş askeri bölgedeki kışlaları eve çevirerek oluşturulmuş. Mahalle şimdi 34 hektar alana ve 1000 kişilik nüfusa sahip. Kafası dumanlı hippiler, Christiania bölgesini kendi koydukları toplum kuralları ile yönetiyor. Mesela motorlu araçların kullanılması, fotoğraf ve video çekmenin kesinlikle yasak olduğu koydukları kurallardan sadece birkaçı. Ayrıca Christiania mahallesinde koşmak da yasak. Hafif uyuşturucu maddelerin kullanıldığı ve satıldığı bölgeye, zaman zaman polis baskınları olurmuş. Bu nedenden dolayı koşmak “ kaaçınnn baskın vaarr”olarak algılanıyormuş. Dünya üzerindeki bitki ve hayvanların tüm insanlara ait olduğunu kabul eden hippiler, kendi yaşadıkları bölgede de köpekleri çok sevmelerine rağmen sahiplenmiyorlarmış.  Özel mülke karşı oldukları için de bölgede ev alım satımı yok ve evlerin hepsinin kapıları açık tutuluyor.
Kendi özerkliğini ilan etmiş hippi kasabası Christiania,  Danimarka devleti ile yıllarca çatışma yaşamış. En nihayetinde Danimarka hükümeti, Christiania bölgesini 2012 yılında "alternatif bir toplumsal deney" olarak kabullenmiş. Günümüzde bağımsız bir kasaba olarak kendi hayat tarzlarını yaşayan Christiania halkı geçimini  Bisiklet üreterek, el yapımı bahçe-araç gereçlerini üreterek ve işlettikleri restoranlarından sağlıyor.
Rosenborg Kalesi, İskandinav kralı IV. Christian tarafından 17. YY’ da yaptırılmış.

300 yılı aşkın bir süre kralların ikamet ettiği kale, günümüzde müze olarak kullanılıyor. Rosenborg Kalesinde, kraliyet ailelerine ait değerli eşyalar sergileniyor.
Kalede taç giyme töreninin yapıldığı salonda bulunan taht, 3 gümüş aslan tarafından korunuyor. Kalede bulunan şövalye salonu, balo salonu, kralın özel kitap dolabı ve banyosu ziyaretçilere açık. Bodrum katı müzesinde de Danimarka kraliyet mücevherlerinin yanı sıra sanatsal eserler sergileniyor.

Yuvarlak uzay gözlem kulesi yani rasathane, 17. yy da inşa edilmiş. 209 metre uzunluktaki spiral şeklindeki yoldan yürüyerek kulenin tepesine ulaşılıyor. Kule, şehrin yukarıdan fotoğraflarını çekmek isteyenler ve amatör gökbilimciler tarafından kullanılıyor.

Avrupa’nın en uzun alışveriş sokağı olan Stroget Caddesi, yol boyunca    
birçok güzel mimarinin olduğu açık alanlara bağlanıyor.

Kopenhag’daki trafiğe kapalı yaya alışveriş caddesinde, dünyanı en popüler markalarının bulunduğu çok sayıda mağaza mevcut. Tasarım ve moda mağazalarının yanı sıra bar, kafe, çoğunlukla İskandinav yemeklerinin bulunduğu Michelin yıldızlı şık restoranlar bulunuyor. Yine cadde boyunca Kopenhag’ın en meşhur yiyeceği sosisli sandviç  “hotdog”, sokak arabalarında ya da küçük büfelerde farklı şekillerde satılıyor. Adım başı sokak sanatçılarının yeteneklerini icra ettiği, turistlerin cıvıl cıvıl kaynadığı bu caddede, Danimarka’nın ünlü Lego mağazası da çok ziyaret edilen mağazalar arasında.

Danimarka Kopenhag denince aklımda kalanlar.
—Kopenhag kriterleri
—Denizkızı heykeli  (Little Mermaid)
—Andersen’den masallar
—Tıvolı bahçeleri
—Ünlü bira markaları
—Lego
—Tasarım

Başka gezilerde buluşmak üzere hoşçakalın. 
Benim gözümle zuhal Şen