13 Ocak 2014 Pazartesi

Stockholm - İSVEÇ

Baltık denizi kıyısındaki Stockholm, suyun ve ormanların içerisine saklanmış irili ufaklı adaları, gölleri ve kanallarıyla denizin üzerine serpiştirilmiş bir İskandinav şehri. Mavi - yeşil renklerden oluşan bu güzel yüzen şehri, benim gözümle beraber gezeceğiz.

 
İsveç’in % 55’i ormanlarla kaplı olduğu için  Stockholm, Avrupa başkentleri arasında en temiz havaya sahip şehirlerden. Stockholm kışı beyaz örtüsüyle,  yazı beyaz geceleriyle, ilkbaharı ormanların çiçeklerle uyanışıyla, sonbaharı renk skalasıyla her mevsim görülmeye değer güzel bir şehir.


İsveç, 96 bin gölü ile göller cenneti. Stockholm ormanlarının içerisindeki irili ufaklı yüzlerce göl, muhteşem manzaralar oluşturuyor. Gökyüzünün hızla değişen her tonunu üzerinde yansıtan gölün, dinginliğini ve çevrenin sessizliğini bozan tek şey, kuğuların yüzerken çıkardıkları suyun sesi ve martıların kanat çırpışı. 
 Kurbağaların, su yılanlarının fink attığı bu göllerde insanlar yazın yüzerek serinliyor. Kışın ise buz tutan gölün üzerinde Yürüyüş yapıyorlar.
Doğal ortamlarında yaşayan canlıların azaldığı dünyamızda, bu tür manzaraları görmek insanı mutlu ediyor.

Stockholm’de, bu kadar çok göl olunca doğal olarak her yerleşim bölgesinde en az bir tane göl oluyor. İsveçliler merkezde apartman dairelerinden daha çok,  göllerin çevresinde ya da ormanın içinde yaptırdıkları evlerde yaşıyor. Evlerinden çıkınca her an ceylanlarla, geyiklerle, tavşanlarla göz göze gelmek, İsveçliler için oldukça olağan görüntüler.


Ormanlarda yürüyüş yaparken birçok yabani meyve ayaklarımızın altında toplanmayı bekliyor.
— 45 derece soğuğa kadar dayanabilen Kırmızı yaban mersini olarak da adlandırılan lingonberry, insanların içinde yaşadıkları ormanlarda doğal olarak yetişiyor.
İsveççe blåbär denilen doğal antidepresan, antioksidan yaban mersini ormanlarda her yerde.
Albenisiyle göz boyayan zehirli mantarlar olduğu kadar bizim fındık mantarı olarak bildiğimiz kanteral mantarı da bu ormanlarda yetişiyor. İsveçlilerin ormanlarda vakit geçirme yaşam alışkanlıklarından dolayı mantar, lingon, yaban mersini toplamayı hobi haline getirmişler. Hatta mantar toplama kursları açmışlar. Öğretmenler eşliğinde araziye gidiliyor ve mantarlar tanıtılıyor. Yine ormanda doğal yetişen çilekleri toplayıp yol kenarlarında satıyorlar. Yemyeşil ülkede insanlar ormanlarda yürüyor, koşuyor bisiklete biniyor.

Stockholm, adalar üzerine kurulmuş bir şehir. 
Adalarda yaşayan İsveçliler, deniz dolmuşları ile ulaşımlarını sağlıyor. 

 Şehri denizden görmek için tercihe göre 1 ya da  3 saatlik şehrin güney ve doğusuna, Stockholm Kart ile ücretsiz, bazı bölgelerine de  indirimli bot turları var. 

Bir adadan diğerine giderken Stockholm’ün kıyı manzaraları ve sahildeki evlerin ihtişamı, ancak denizden yapılan turlarla bu kadar güzel görülebilir.

Stockholm takımadalar, kanallarla ve köprülerle birbirine bağlanarak denizin üzerine kurulmuş bir şehir. Bazen bir adadan diğerine geçtiğini bile fark etmiyor insan.
Stockholm’e gelince ilk görülmesi gereken yer,1300 yılında kurulmuş olan Gamla Stan denilen eski şehir ya da tarihi şehir. 1600 tarihinden bu güne kadar gelen binalar, daracık Arnavut kaldırımı sokaklar, antika ve turistik eşya satan dükkanlar, kafeler,  kraliyet sarayı, parlamento binası, önemli kiliseler, opera ve tiyatro binası, yürüyerek gezilen bu bölgede.
 
İsveç kralının resmi olarak kullandığı Kraliyet Sarayı, Gamla Stan bölgesinde. Stockholm Kraliyet Sarayı, 600 den fazla odası ile Kuzey Avrupa'nın en görkemli saraylarından birisiymiş. Birçok bölümü müze haline getirilen sarayda fotoğraf çekmek yasak olduğu için sadece izlenimlerimi yazacağım.
Büyük salonların ve diğer odaların dışarıya penceresi olmasına rağmen, pencereler gün ışığına kapatılmış ve mükemmel bir ışıklandırma ile aydınlatılmış. Saray odalarının hepsi ziyaretçilere açık değil.
Sarayda;
Balo solonu, büyük elçilerin misafir edildiği oda, kraliyet kitap koleksiyonunun bulunduğu oda, Kraliçe Christina taç giyme töreni için 1650 yılında yaptırdığı ihtişamlı gümüş taht, heykellerin sergilendiği bölüm, kraliyet ailesinin tarihini anlatan resimlerin ve kraliyet kıyafetinin, bulunduğu Devlet Odası ziyaretçilere açık. Sarayda duvarları ve tavanları altın varak kabartmalı odalar ve devasa el dokuması halıların döşendiği yaşam alanlarını gezerken, insanın aklı başından gidiyor.
Sarayda birçok müze var. Bu müzelerden birisi de saray binasının alt katında sarayın orta çağ tarihini gösteren, Tre Kronu Müzesi.

Sarayın avlusunda her gün saat 12.00 de yapılan kadın askerlerin de bulunduğu, Kraliyet muhafızlarının nöbet değişim töreni, turistler tarafından oldukça rağbet görüyor. İsveçli genç erkeklerin çelimsizleşmesi üzerine, aradıkları fizik gücünü kadınlardan da karşılayabileceklerini düşünen İsveç ordusu, kadınları da askere almış. 
Yönetiminde parlamento başkanı, başbakan ve kralın olduğu İsveç Parlamento Binası, sarayın tam karşısında. 
Parlamento Binasının etkileyici ön cephesi, büyük kemerli bir yaya yolu ile bölünmüş.
Kraliyet Sarayını ve Parlamento Binasını görüp de, 1986 yılında öldürülen İsveç Başbakanı Olof Palme’nin, mezarını ziyaret etmeden olmaz. 



İsveç'in eski Başbakanı Olof Palme'nin, gece eşi ve oğluyla birlikte sinemadan eve dönerken öldürüldüğü yer.

Olof Palme’nin Sveavegen'deki Adolf Fredrik kilisesi bahçesinde bulunan mezarı.


 
Gamla Stan Storgrttet meydanındaki 1600 yılından kalan binalar ve Nobel müzesi, görülmesi gereken yerlerden. Storgrttet meydanı bir buluşma yeri olmuş.  Çeşitli aktivitelerin yapıldığı bu meydanda, her milletten turist görmek mümkün.

Storgrttet Meydandaki Nobel Müzesinde Nobel alan insanların fotoğrafları, çalışmaları ve özel eşyaları sergileniyor.


Dinamit buluşuyla Avrupa dinamit kralı olan Alfred Nobel, mirasını her yıl insanlığa hizmette bulunan kişilere verilmesini vasiyet etmiş. Nobelin bu vasiyeti üzerine İsveç hükümeti, 1900 yılında Nobel Vakfını kurarak fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barışa hizmet olmak üzere toplam beş dalda, her yıl ödül vermeye başlamış.

2006 Nobel Edebiyat Ödülü alan Orhan Pamuk için de Nobel müzesinde özel alan ayrılmış.


İlk kez 1901 yılında verilen Nobel ödülünün törenlerinin yapıldığı ve akşam yemeğinin verildiği, Belediye Sarayı binası. 
Geleneksel Nobel Ödülü akşam yemeği Sarayın Mavi Salon’da düzenleniyor. 8 milyon kırmızı tuğladan yapılan Belediye Sarayının içi, İsveç tarihinin efsanevi kişilerini betimleyen heykel ve resimlerle dekore edilmiş. Yapımında 18 milyon mozaiğin kullanıldığı altın salonun duvarları, doğuyu ve batıyı simgeleyen figürlerle süslenmiş.

Kraliyet Drama Tiyatrosu olarak bilinen, İsveç'in ulusal tiyatro binası.
Storkyrkan (Büyük Kilise) Aziz Nicholas adına 1306 yılında inşa edilmiş. Kraliyet törenleri bu kilisede yapılıyor. Yakın zamanda Prenses Victoria’nın taç giyme ve düğün töreni de Kraliyet Sarayının hemen yanı başında olan bu kilisede gerçekleşmiş.
1200 kişilik opera binası.
Ben görmedim ama güzel bir avizesi ve muhteşem bir tavan boyaması varmış.
 14. yüzyılda inşa edilmiş Tyska Kyrkan (Alman Kilisesi) de Gamla Stan’da.

 Riddarhuset  Knights yani Asalet Evi. Stockholm'ün en güzel binalarından biriymiş. 17. yüzyılda soylular siyasi kararlar almak için bu binada toplanırmış. Bugün bile İsveç soyluluğunun temsilcileri faaliyetlerini görüşmek üzere 3 yılda bir bu binaya gelirmiş.
Binanın çatısı savaş ve bilgelik tanrıçalarının heykelleri ile süslü.
 
     
Tarihi şehirde binaların üzerindeki heykeller, kabartmalar, pencerelerdeki süslü demirler, sokak heykelleri o kadar estetik ki insana, açık hava güzel sanatlar sergisinde geziyormuş hissini yaşatıyor.
 
Tarihi şehrin dar sokakları.
Bu eski mekanda zamanı şimdi yaşamak, insanın algısında karmaşa yaratıyor.

 




 Nordiska Müzesi.
İsveç’in kültürel gelişimini ve geleneklerini yansıtan Etnografya müzesinde, 500 yıllık eşyalar ve kıyafetler sergileniyor. Müzenin koleksiyonundan daha çok,1907 yılında yapılan kocaman bir anıt gibi duran binanın kendisi muhteşem.
Vasa Gemi müzesinin denizden görünüşü.
Vasa müzesi, Stockholm’de ilginç hikayesi nedeniyle görülmesi gereken bir gemi müzesi.
1628 yılında denize açıldıktan 1 mil sonra batan ve 333 yıl sonra çıkartılıp, özel koruma metotlarıyla Vasa müzesinde sergilenen, dünyanın ayakta duran tek ahşap gemisi.
Gemiyi çıkarttıktan sonra tahtalarını korumak için suda çözülen mum benzeri bir maddeyle uzun yıllar ıslatılmış. Bakımı ve muhafazası hala sürmekte olan gemiyi korumak için müzedeki nem sürekli ölçülüyor.  Müzede bir zamanlar var olan gemi mürettebatına ait mataralar, çizmeler, eldivenler o zamanları hayal etmeye yetiyor. Ayrıca müzenin ışıklandırması ve ahşabın kokusu da geçmiş zamanın içine atıveriyor insanı.
 Naturhistoriska Riksmuseet.
Stockholm’de gördüğüm müzelerin içerisinde, benim favori müzelerimden birsi de Naturhistoriska Riksmuseet oldu. Dünya çapında dokuz milyon hayvan, bitki, fosil koleksiyonu ve sunumuyla tam manasıyla bir müze.
Modellenmiş ilk insanlar, doldurulmuş yırtıcı hayvanlar, sürüngenler balıklar, kuşlar, iskeletler, kurutulmuş yüzlerce böcek ve kelebek çeşitleri, milyarlarca yıl önce yaşamış dinozorların iskeletleri ve çok daha fazlası bu müzede.
Doldurulmuş çift başlı inek yavrusu ve binlerce kurutulmuş kelebek çeşitleri. 
 
Homo Sapiens insan

Kurutulmuş böcek çeşitleri ve toprakta yaşam  
  
Doldurulmuş hayvanlar  


 Müzede ışık mikroskobu, taramalı elektron mikroskobu, transmisyon elektron mikroskopları ziyaretçiler tarafından kullanılabiliyor.
Müze binasının içinde, Cosmonova IMAX 3D sineması var. 180 derece manzaralı bu sinemada, 3 boyutlu film seyretmeyi  tavsiye ediyorum.
Historiska Müze Stockholm en iyi tarih müzelerinden biri. Müzede Vikingler galerisi, Orta Çağ sanatından eserlerin olduğu salon, gümüş ve altınların sergilendiği altın oda bölümleri var. Ayrıca müzede silahlar, mezarlardan çıkan mallar, Orta Çağ kıyafetleri ve tekneleri müzenin koleksiyonlarından bazıları.
Maketler Vikinglerin gündelik yaşamını ve İsveç'in en eski şehir modelleri gösteriyor.
Orta Çağ sanatının, mükemmel ahşap boyalı heykellerinin sergilendiği oda.
Kıyafet odasında Orta Çağ’da kullanılan giysiler dahil, o zamanın tekstil tarihini gösteren birçok kıyafet var. 
  

Stockholm merkezindeki Sergels Torg Meydanı, Kulturhuset (Kültür Evi) ve 1950'ler de dikilen çok katlı binalar, modern Stockholm simgelese de İsveçliler zamanında yaptıkları bu çirkin yapılaşmadan oldukça rahatsızlar.

37,5 metre yüksekliğinde cam ışıklı heykel, meydanın merkezinde.
Sergels Torg Meydanını, merkezi gezmek için başlangıç ​​noktası olarak alabiliriz. Çünkü şehrin her tarafına kalkan trenlerin peronları, yani T-Centralen bu alanda. 
Sol tarafta görünen uzun cam bina sergi, müzik, dans ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapan Kulturhuset (Kültür Evi).
Ünlü otobüs filminin çekildiği bu meydanda yaz aylarında pek çok aktivite olur.
İsveç’te yaşayan Senegal haklının meydanda yaptığı festival hayli ilginçti. Aynı kumaştan değişik versiyonlarda elbiseler giymiş kadınların, dans gösterilerini seyretmek oldukça eğlenceliydi.
Sokak sanatçıları, merkezde yaptıkları gösterileriyle geçimlerini sağlıyor.
Plastiğin doğaya verdiği zarara dikkat çekmek için, pet şişelerden yapılan fil heykeli.
Globe Arena, Dünyanın en büyük yarım küre binası ve Stockholm’ün sembolü olan Globe binası, çok amaçlı bir stadyum. Spor yarışmaları, kültürel etkinlikler ve konserler çoğunlukla burada yapılıyor. Kürenin etrafında raylara bağlı iki camlı gondol, Stockholm manzarası görmek isteyenler için 130 metre yüksekliğe kadar çıkıyor.
Noel’de mağazalar ilginç vitrin tasarımları ile  dikkat çekiyor. Hareketli görüntülerle oluşturdukları,  masal dünyasından sahnelerin canlandırıldığı bu vitrinleri seyretmek için Stockholm haklı, çoluk çocuk mağazaların önünde sıra bekliyor.
Haga Park
 İsveç'in onbir Kraliyet Sarayının dördünün bulunduğu Haga Park, Stockholm merkeze 4 kilometre uzaklıkta. Yemyeşil çim alanları, kocaman yaşlı ağaçları, kelebek evi, Bakır çadırı ve Echo Tapınağı ile en çok ziyaret edilen parklardan biri.
Kraliyet ailesinin yaz yemek salonu olarak kullandığı Echo Tapınağı.
 Kral III Gustav için inşa edilen yazlık saray.
Haga Parktaki Bakır Çadır Evler yada Türk Çadırı diye bilinen bakırdan oluşturulmuş yapı, içinde kafe ve restoranı bulunan çadır, Türk sultanlarının kamp çadırlarından esinlenerek yapılmış.
Haga Park’ da ki kraliyet mezarlığı.
Kaybolma ihtimali yüksek olan çok büyük bir mezarlık. Mezarlığı yazmak biraz garip olsa da, insana huzur veren inanılmaz estetik ve bakımlı bu mezarlığı anlatmadan geçemeyeceğim. İçinde ve çevresinde pek çok yürüyüş yolları olan mezarlıkta insanlar yürüyor, koşuyor, çocuklarını gezdiriyor, bisiklete biniyor. Ben de İsveç’e her gittiğimde bu mezarlıkta muhakkak yürürüm. Yemyeşil çim alanlar, bakımlı çiçekler ve devasa ağaçlar mezarlığa canlılık verdiği için burada yürüyüş yapmak bana korkutucu ya da hüzünlü gelmiyor. Tabii ki gündüz. J
-------------
İsveç mutfağını et, balık ve patates olarak özetleyebilirim.
İsveç’te yakın zamana kadar zirve yapan kebap restoranlarının rakipleri şimdi Fransız, İtalyan özellikle Hint mutfaklarından oluşan restoranlar olmuş.  Son yıllarda İsveç’te açılan birçok ülke mutfakları, patates yemekten bıkmış olan İsveç halkını memnun ediyor olmalı ki bu mekanları tercih ediyorlar.

 Her kafede bulunan bol vanilya soslu sıcak elmalı tartları, kahve ya da çay eşliğinde muhakkak denenmesi gereken tatlılarından bir tanesi. 
kungshallen Çarşısının alt kat meydanında; Yunan yemekleri, Lübnan gril, Hint ve Asya yemekleri, Taco bar, pizza ve kebap çeşitleri gibi birçok ülkeden yemek alternatifleri var.

 defalarca severek yediğim tavuk, patates kızartma ve yanında sarımsaklı ekmek.
İrlanda yemeklerinin yapıldığı bu restoran barda, balzamik soslu tavuk ve odun fırında pişirilmiş patates oldukça değişik ve lezzetli.
Öğlen yemek saatinde de açık olan Gamla stan’daki Wirströms pab’da, mekan biraz sıkışık olsa da, dekoru ve ışıklandırmasıyla insanı mutlu ediyor.

65 çeşit ev yapımı pasta ürün yelpazesine sahip Kuzey Avrupa’nın en büyük pasta büfesi olarak bilinen Taxi--- Slott, Malaren Gölü kıyısında.

Ünlü İsveç top köftesi,marketlerde pişirmeye hazır satılıyor.
Osmanlı’ya sığınan İsveç kralı Demirbaş Şarl'ın,  ülkesine döndüğünde Osmanlı mutfağından devşirdiği köfte ve lahana dolması, günümüzde İsveç’in geleneksel yemekleri olmuş.


İsveç’te  somon özellikle de füme somon en çok tercih edilen deniz ürünlerinden biridir. Dereotu, şeker ve tuz ile marine edilip, fırında pişirilen somon bağlı da İsveçlilerin vazgeçilmezlerinden.
Bizim kültürümüzdeki gibi tencere tencere yemek kaynatmak işi İsveç mutfağında  yok. Pratik yemekler çalışan İsveçliler için kolaylık olmuş. Tek kişilik poşetlerdeki pirinç, poşetiyle kaynar suyun içine atılıyor. Pişince poşet tabağa konuyor ve afiyetle tüketiliyor. İsveç halkı yakın zamana kadar bizim temel gıdalarımızdan olan sebze ve meyveleri de tanımıyorlardı. İsveç’e 1996 yılında gittiğimde markette bir İsveçlinin patlıcanı meyve gibi ısırarak yemeye çalıştığını görmüştüm. J 


İsveç’te marketlerde kıvırcık, maydanoz, dereotu gibi sebzeler küçücük saksılarda, büyütülmüş şekilde satılıyor.

 Bizim kandil simidi geleneğimize çok benzeyen safranlı çörek, İsveç’te 13 Aralık’ta kutlanan Aziz Lucy Gününe özel çıkartılır. S ya da 8 şeklinde hazırlanan safranlı çörekler, Aralık ayında bütün alıveriş marketlerinde satılır.

İsveçlilerin tereyağı ve bol tarçınla hazırladıkları geleneksel tatlısı bullar, benim de en sevdiği çöreklerden bir tanesi.



İsveç halkının evlerinden eksik olmayan milli yiyeceği Blodpudding denilen domuzun kanından yapılan kan pudingi. Hayvanların garip parçalarını yiyerek büyüdük ama hayvanın kanından puding yapılması ve bu pudingi evinde yapan İsveçlilerin, 2 bardak domuz kanı diye Başlayan tarifleri,  bana çok marjinal geldi.

İsveç içecek geleneğinin parçası glögg, yani sıcak şarap.
İsveç'te genellikle Noel sezonunda piyasaya çıkan milli içecek Glögg şeker, tarçın, zencefil, kakule ve karanfil gibi çeşitli baharatlarla yapılıyor. Kuru üzüm ve beyazlatılmış badem ile sıcak tüketilen bir içecek. Ayrıca elma ve lingon meyvesinden yapılan glöggün, alkolsüz seçenekleri de mevcut.


Soğuk ülke olduğu için olsa gerek yağı, alkolü ve şekeri fazla tüketen bir millet İsveçliler. Stockholm’de her köşe başında bir şekerci dükkanı var. Market büyülüğündeki şekerciler de yüzlerce çeşit şeker satılıyor ve çocuk, genç, yaşlı insanlar  torba dolusu şeker satın alıyorlar. Son yıllarda özellikle küçük çocukların aşırı şeker tüketimi, aileleri rahatsız ettiği için  "Cumartesi şekeri" adını verdikleri adetle, çocuklarının sadece Cumartesi günleri şeker yemelerine izin veriyorlar.

Başka gezilerde buluşmak üzere hoşça kalın. 

Benim gözümle zuhal Şen