Estonya’nın
başkenti Tallinn’e gidiyoruz. Bu gezimizi benim gözümle sizlerle paylaşacağım.
1994 yılında, Estonya faciası olarak
bilinen 852 yolcunun hayatını kaybettiği, feribot kazasının yaşandığı Baltık Denizi'nden, Tallinn’e doğru yol alıyoruz.
Yolculuğumuzu kazayı yapan şirketin
feribotu ile yaptığımız için hafiften tedirgin olmadım dersem yalan olur.
Son yıllarda yaşanan bu en büyük gemi
kazasının iddia ve söylentileri hala devam etmekteymiş. Ölenlerin yakınları, kazanın
sebebinin raporlarda açıklanan şeklini ikna edici bulmadıkları için kazanın
tekrar araştırılmasını istiyormuş. Çünkü geminin denizden çıkartılmayıp,
üzerini betonla kaplamaları, o bölgeye dalış yasağının getirilmesi, Finlandiya ve İsveç deniz kuvvetlerinin batık bölgesinde devamlı devriye
gezmesi işin içinde iş var şüphesiyle yoğun spekülasyonlara neden
oluyormuş. İddialarda geminin CIA’ e ait gizli mühimmat taşıdığı ve mühimmatın
patladığı ortaya atılmış. Bir diğer iddia ise KGK’nin peşinde olduğu Estonya'lı
müzisyenin geminin batırılmasının sebebi olduğu gibi... sayısız dedikodular uzun
yıllardan beri devam ediyormuş.
Kazada ölen yüzlerce insanı rahmetle
andıktan sonra rüzgarlı ve dalgalı bir deniz yolculuğuyla Tallinn’e doğru yol
alıyoruz.
Estonya’nın başkenti ve en büyük şehri olan Tallinn,
Baltık Denizi’nin doğu kıyısında. UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası
Listesinde yer alan, siluetini korumayı başarmış film seti gibi bir
şehir. Film seti gibi diyorum çünkü evler, yollar, sokaklar Orta Çağ'dan günümüze
hala ayakta ve o bölgede modern yapılaşma ile ilgili bir çivi bile çakılmamış.
Satıcıların kıyafetleri, restoranların ortamları, yemekler ve hatta sunumları
bile Orta Çağ konseptinde.
Sovyet yönetimi altındaki 1.300
nüfuslu küçük ülkeciklerinden biri olan Estonya’nın çatılarında, 1991’ den itibaren kendi
bayrakları dalgalanıyor. Şarkılı türkülü bir ayaklanma biçimiyle Sovyetler Birliğinden
ayrılan Baltık ülkesi olma hikayesi ilgi çekici ve ezber bozan cinsten. “şarkı
devrimi” olarak adlandırılan pasif protesto eylemi ile Estonya’nın savaşsız,
silahsız ve kansız olarak bağımsızlıklarını kazanma şekli dünya tarihine
geçmiş.
Estonya'daki ilk ayaklanma 1988
yılında Eston Meclisi’nden SSCB aleyhine çıkan bir kararı protesto etmek için
Tallinn’deki parlamento binasını kuşatan Ruslara karşı, Eston Meclis Başkanın
radyodan “Sayın halkımız kuşatma altındayız. Lütfen bize yardım edin.”diye
anons yapması ile başlamış. Çok kısa bir süre içinde binlerce Tallinn halkı meclis binasının etrafını sarmış ve protestolarını yıllarca Sovyet yönetiminin yasakladığı şarkıları bir ağızdan söyleyerek başlatmışlar. Bu güçlü koronun
giderek arttığını gören Rus eylemciler meydandan usulca yok olmuşlar.1994’de
kadar süren direnişten sonra Sovyet askerleri ülkeden çekilmiş ve Estonya tam
bağımsızlığını kazanmış. Direnişlerde binlerce kişinin bağırarak söylediği "Mu Isamaa" “Vatanım,
Aşkımdır” adlı halk şarkısı da Estonya’nın ulusal marşı olmuş.
Estonya, bu yıllarda Sovyet
yönetimini altında olan Letonya ve Litvanya’nın bağımsızlığı için de bu ülkenin
halklarıyla birlikte bağımsızlık eylemlerine destek vermiş. Estonya halkı,
Litvanya ve Letonya vatandaşlarından oluşan, 2 milyon kişi ile birlikte el ele
tutuşarak oluşturdukları 600
km .lik “Baltık Zinciri” eylemi ile bu ülkelerin de
bağımsızlıklarını kazanmaları için mücadele etmiş.
2004 yılından beri AB ülkesi olan
Estonya’da Estonyaca konuşuluyor. Ülkeden vatandaşlık almak için muhakkak
Estonyaca’yı öğrenmek gerekiyormuş.
Her kullandığımda İcat edenlere teşekkür ettiğim Skype, bir Estonya icadıymış.
Estonya’nın bir süper buluşu da sanal kıyafet demene kabinleri. Beden
ölçülerimizi sanal ortamda oluşturup, beğendiğimiz kıyafeti robot mankene
giydirerek, üzerimizde nasıl görüneceği konusunda fikir sahibi olmamıza ve
değişik kombinasyonları bir araya getirerek uyuşup uyuşmadığını görmemize
olanak sağlayan bir uygulama. Zahmetsiz
prova yapmayı mümkün kılan bu buluşun en güzel tarafı da “çok güzel oldu al” gibi kendi fikrini empoze etmiyor olması:))
Estonya vatandaşlarının tamamı akıllı elektronik kart özelliğine sahip kimlik kartları kullanıyor. Tüm resmi
işlemlerini bu kartla yaptıkları gibi oylarını da akılı kartla kullanıyorlar.1
hafta boyunca devam eden oy verme işlemi sona erinceye kadar oy verenler defalarca
oyların değiştirebiliyorlar.
Tallinn’i gezmeye surlarla çevrili olan eski şehir
denilen bölgeden başlıyoruz. Halkın yaşadığı yer olan Old Town bölgesi, aşağı
şehir olarak da adlandırılıyor.Bölgede halkın ve tüccarların oturduğu evler, devlet
ve kilise binaları orijinal haliyle poz veriyor.
Daha sonra kurulduğu tarihten itibaren şehrin ileri gelenlerinin soyluların yaşadığı, yukarı mahalle (Toompea) bölgesine gideceğiz. Birbirine çok yakın olan bu bölgeler yürüyerek geziliyor.
Daha sonra kurulduğu tarihten itibaren şehrin ileri gelenlerinin soyluların yaşadığı, yukarı mahalle (Toompea) bölgesine gideceğiz. Birbirine çok yakın olan bu bölgeler yürüyerek geziliyor.
Eski şehre giriş kapılarından biri olan Viru kapısı
1300 yıllarında yapılmış. Şehri saran “Margaret
Duvarı” diye adlandırılan sur, uzun yıllar Avrupa'nın en güçlü savunma
kalesi olarak kalmış. Halen ayakta olan 20 kırmızı kubbeli savunma ve gözetleme
kuleleri, bugün Tallinn’in simgesi olmuş.
Estonya’da fiziksel görünümünden ve yaşadıkları tarihten dolayı kulelere yapılara, caddelere garip isimler takmışlar. Önünde durduğum kulenin ismi “Şişman Margaret”. Estonya bayrağının dalgalandığı bu kulelerden bir tanesin adı da “Uzun Henri” kulesi. Yine "Altın Bacak Tower" Tallinn'in savunma kulelerinden. Ayrıca “Kısa Bacak” merdiveni, enteresan isimlerden bazıları.
Yolumuzun üzerindeki mağazaların önlerinde duran, örgü triko kıyafetler giydirilmiş, bezden yapılmış mankenler oldukça eğlenceliydi.
Estonya’da fiziksel görünümünden ve yaşadıkları tarihten dolayı kulelere yapılara, caddelere garip isimler takmışlar. Önünde durduğum kulenin ismi “Şişman Margaret”. Estonya bayrağının dalgalandığı bu kulelerden bir tanesin adı da “Uzun Henri” kulesi. Yine "Altın Bacak Tower" Tallinn'in savunma kulelerinden. Ayrıca “Kısa Bacak” merdiveni, enteresan isimlerden bazıları.
Bir de kilise kulesinin tepesinde “Yaşlı
Tomas” rüzgargülü var. Bu rüzgargülü, kentin 1530 yılından bu yana sembolik
koruyucusu olarak nöbet tutuyormuş.
“Şişman Margaret” kulesi, şehrin
liman kapısı girişi olarak inşa edilmiş. Duvar kalınlığı bazı yerlerinde 5
metreymiş. “Şişman Margaret” şehre başka ülkelerden gelen misafirlere gösteriş
olsun diye yapılmış. Sonraki yıllarda “Şişman Margaret” silah deposu ve hapishane
olarak kullanılmış.
Old Town bölgesindeki halkın ve
tüccarların yaşadığı evler.
Old Town bölgesindeki Arnavut
kaldırımlı, güzel küçük sokaklar.
12. ve 16. yüzyılları
arasında güçlü bir kuruluş olan Hansa Ticaret Birliği, birçok kuzey kentlerinde
olduğu gibi Tallinn’de de Hansa şehir mimarisini bugüne miras bırakmış.
Tallinn’in en ünlü binalarından olan
St Olaf Kilisesi, Old Tawn’da. 258 basamakla çıkılan kule 124 metre yüksekliği ile
1550 yıllarında Avrupa’nın en uzun yapısıymış. Kilise kulesinin, sivri ve
yüksek olması nedeniyle tarihinden bu güne kadar 9 kez yıldırım düşmüş. Yine
kulenin sivri ve yüksek özelliğinden dolayı yıllarca KGK’nin radyo kulesi ve
gözetleme noktası olarak kullanılmış.
Old Town merkezinde yer alan (Town Hall) Belediye Meydanı açık hava kafeleri,
yaz aylarında yapılan festivalleri, birçok kültürel etkinlikleri ve belirli günlerde
kurulan pazarı ile turistlerin en çok ziyaret ettiği alan.
Dünyada modern gelenek haline gelen
Noel ağacı, ilk kez 1441 yılında Town Hall Meydanına dikilmiş. Ne yazık ki kağıt
çiçeklerle ve mumlarla dekore edilen ağaç o gece yanmış. Her Noel zamanı
meydana dikilen ağacın etrafında, bekar kızların ve erkeklerin dansı, Tallinn’de ritüel
haline gelmiş. Belediye meydanında her yıl Aralık ayında kurulan Noel pazarı yaşattığı
eski moda Noel ruhu ve çeşitliği ile Avrupa’nın en iyi Noel pazarı olarak kabul
ediliyormuş.
Dünyanın en eski ve halen çalışan eczanesi,
Town Hall Meydanında. Büyücülüğün altın çağını yaşadığı Orta Çağ Avrupa’sında, büyü malzemeleri de satan eczane, şimdi modern ilaçlar satıyor. Aynı zamanda müze olan eczanede, Orta Çağda hastaların tedavisinde kullanılan kurutulmuş bitkilerden ilaç yapmak için gereken
elek, havan, keten torbalar, ölçü kaşıkları gibi eski tıbbi aletler sergileniyor.
Town Hall Meydanında geleneksel
kıyafet giymiş Eston gençleri, bizi çalıştığı restorana davet ediyor. Kıyafetlerimiz
arasında 400 yıllık süreç olmasına rağmen, çok da
bir fark yok. Fular, çanta çizme aynı:))
Çalıştığı restoranın kapısında
elindeki eski sarı bir kâğıttan, günün menüsünü okuyan Orta Çağ geleneksel
kıyafeti Eston kızı, çok
iyi rol yapıyor.
Orta Çağ’da Tallinn’de ayakkabı
burnunun uzun ve sivri olması zenginliğin göstergesiymiş. Ayakkabının burnu
ne kadar uzun, o kadar para.
Zamanında zengin bir tüccarın evi olan
meydandaki Olde Hansa, Orta Çağ restoranı oldukça ünlü. Tallinn’e gelip de bu
aktiviteyi yapmak, Orta Çağ ruhunu yaşamak açısından önemliymiş. Kısıtlı zamanımızdan
dolayı içeriye giremedik ama söylenen o ki; restoranın mükemmel bir atmosferi
varmış. 478 Tallinn restoranı içinde 4.sıradaymış. Ortamda elektrik aydınlatması
kullanılmıyormuş. Tuvaletler bile mum ve meşalelerle aydınlatılıyormuş. İbriklerden
dökme su ile eller yıkanıyormuş. Menüsünde ayı eti, geyik eti, ördek ve tavşan
eti gibi ilginç yemekleri varmış. Toprak kaplarda içilen özel yapım ballı
birası da muhakkak denenmesi gereken içkileriymiş.
Şimdi Old Tawn sokaklarından ve kent
duvarının eteklerinden yürüyerek yukarı mahalle (Toompea) denilen bölgeye
gidiyoruz.Yolumuzun üzerindeki mağazaların önlerinde duran, örgü triko kıyafetler giydirilmiş, bezden yapılmış mankenler oldukça eğlenceliydi.
Sur
duvarları boyunca stantlarda Estonya motifli güzel triko örgü eldivenler şallar,
kazaklar, rengarenk çoraplar satılıyor.
Amber taşından yapılmış geleneksel
hediyelik eşya satan dükkanların vitrininden birkaç fotoğraf.
Amber, diğer
adı kehribar taşının % 80'i Baltık’tan çıkartılıyor. Amber taşı, soyu tükenmiş çam ağacından oluşan reçinenin fosilleşmiş haliymiş. Yakından
bakınca bazı amberlerin içerisinde böcek fosilleri bile görmek mümkün. Alırken sahte
kehribara dikkat. Plastik ve bakalit çakmaları varmış.
Sokaklarda adım başı at arabası
şeklinde yapılmış stantlarda satılan, badem şekerlemelerinin kokuları, mıknatıs
gibi insanları tezgahların başına çekiyor. Şeker tarçın ve 16 çeşit
baharatlarla kaplanan bademler sıcak satılıyor.
Şirin evleri, kafeleri, güzel süslü pencereleri ile
Tallinn sokaklarının her köşesi çok fotojenik.
Blackheads Kardeşler Evi, halka açık
değil ama altın çiçeklerle süslenmiş yeşil ahşap kapısı, Tallinn'in en çok
fotoğraflanan kapısıymış.
Bu önemli tarihsel arka planda, fotoğraf
çektirmeden olmaz.
Muhteşem Alexander Nevsky Katedrali, Toompea Tepesi'nde. 19. yüzyılda yapılan katedralin üzerinde altın yaldızlı
demir haç olan beş adet siyah soğan kubbesi var. Tallinn'in en tanınan
kiliselerinden olan Alexander Nevsky Katedralinin,11 tane zengin bezemeli dökme
çanı varmış ve 16 ton ağırlığındaki çanı, Estonya’nın en büyük çanıymış.
Katedralin tepesindeki kubbelerin üzerinde görünen
hilaller, Osmanlı’ya karşı kazanılan zaferleri simgeliyormuş..
Alexander Nevsky Katedrali karsısında yer alan güzel pembe renkli bu bina, Estonya Parlamento Binası.
Alexander Nevsky Katedrali karsısında yer alan güzel pembe renkli bu bina, Estonya Parlamento Binası.
Toompea Kale içerisindeki bu Estonya
vatandaşı, çantasından çıkarttığı eski parayı, hatırı sayılır bir ücret karşılığı
bize satmak istedi. Paranın bir tarafında Atatürk diğer tarafında Lenin’in
resimleri basılıydı. Çok şaşırdık “çok değerli bir şey yakaladık galiba" diye sevincimizin
bir anda aşırı dışa vurumunu yaşarken, satıcıyı da heyecanlandırdık. Aynı anda “aman boş ver antikacı mıyız
biz” diye vazgeçip arkamızı dönüp fotoğraf çekmeye devam etmemiz karşısında satıcının şaşkınlığı, görülmeye değerdi:))
Sonradan
öğrendik ki; dünyanın en pahalı sikke kopya – Koleksiyonuna sahip olan, aynı zamanda
hatıra paralar basan darphane, Tallinn’deymiş. Kendi resmimizi bile madeni paraların
üzerine bastırabiliyor muşuz.
Saint Mary Virgin Katedrali.
Görüntüleme platformundan Old Town’daki kırmızı kiremitli çatılı evlerin, kiliselerin, eski sur ve savunma kulelerinin, panoramik görüntüsü.
Görüntüleme platformundan Old Town’daki kırmızı kiremitli çatılı evlerin, kiliselerin, eski sur ve savunma kulelerinin, panoramik görüntüsü.
Toompea Tepesindeki görüntüleme
platformundan çektiğim, Old Town bölgesinin tanıtımında kullanılan katalog fotoğraflarından
bir kare.
Old Town bölgesindeki Dünya Mirası kapsamında
tüm yapılar, UNESCO yardımları ile tamir edilmiş, boyanmış ve çatıları
yenilenmiş.
Maiasmokk Kafede kahve molası
vererek gezimizi sonlandırıyoruz.
1864 yılından beri aynı yerde faaliyet
gösteren kafenin cappuccinosu on numara. Bu yüzyıllık kafede Estonya’nın milli çikolatası, Kalev ve şekerlemelerinin yanı sıra, el yapımı taze hamur işleri, börek ve
çeşit çeşit kekler satılıyor.
Kalev, Estonya'nın en tanınmış
şeker ve çikolata markası. Birçok hediyelik eşya mağazalarında hediyelik Kalev
marka çikolata bulmak mümkün. Yaban mersini ve beyaz çikolatalı olanını pek bir makbul tutuluyor.
Estonya’nın en ünlü alkollü içeceği
“Vana Tallinn” likörü. Yerel
biraları Le Coq ve Saku, yerel votkaları ise Viru Valge markası.
Estonya denince;
Baltık ülkesi, e devlet ülkesi, İnternet ulaşımın bedava olduğu ülke, otobüs tramvay troleybüs şoförlerinin kadın olduğu ülke, herkesin okuryazar olduğu ülke, şarkı devrimi, dünya üzerinde en yüksek ateist nüfusa sahip ülke.
Estonya denince;
Baltık ülkesi, e devlet ülkesi, İnternet ulaşımın bedava olduğu ülke, otobüs tramvay troleybüs şoförlerinin kadın olduğu ülke, herkesin okuryazar olduğu ülke, şarkı devrimi, dünya üzerinde en yüksek ateist nüfusa sahip ülke.
Başka
gezilerde buluşmak üzere hoşça kalın.
Benim
gözümle zuhal Şen