4 Haziran 2014 Çarşamba

Tallinn - ESTONYA

Estonya’nın başkenti Tallinn’e gidiyoruz. Bu gezimizi benim gözümle sizlerle paylaşacağım. 
1994 yılında, Estonya faciası olarak bilinen 852 yolcunun hayatını kaybettiği, feribot kazasının yaşandığı Baltık Denizi'nden, Tallinn’e doğru yol alıyoruz.
Yolculuğumuzu kazayı yapan şirketin feribotu ile yaptığımız için hafiften tedirgin olmadım dersem yalan olur. 

Son yıllarda yaşanan bu en büyük gemi kazasının iddia ve söylentileri hala devam etmekteymiş. Ölenlerin yakınları, kazanın sebebinin raporlarda açıklanan şeklini ikna edici bulmadıkları için kazanın tekrar araştırılmasını istiyormuş. Çünkü geminin denizden çıkartılmayıp, üzerini betonla kaplamaları,  o bölgeye dalış yasağının getirilmesi, Finlandiya ve İsveç deniz kuvvetlerinin batık bölgesinde devamlı devriye gezmesi işin içinde iş var şüphesiyle yoğun spekülasyonlara neden oluyormuş. İddialarda geminin CIA’ e ait gizli mühimmat taşıdığı ve mühimmatın patladığı ortaya atılmış. Bir diğer iddia ise KGK’nin peşinde olduğu Estonya'lı müzisyenin geminin batırılmasının sebebi olduğu gibi... sayısız dedikodular uzun yıllardan beri devam ediyormuş.

Kazada ölen yüzlerce insanı rahmetle andıktan sonra rüzgarlı ve dalgalı bir deniz yolculuğuyla Tallinn’e doğru yol alıyoruz.
Estonya’nın başkenti ve en büyük şehri olan Tallinn,  Baltık Denizi’nin doğu kıyısında. UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan, siluetini korumayı başarmış film seti gibi bir şehir. Film seti gibi diyorum çünkü evler, yollar, sokaklar Orta Çağ'dan günümüze hala ayakta ve o bölgede modern yapılaşma ile ilgili bir çivi bile çakılmamış. Satıcıların kıyafetleri, restoranların ortamları, yemekler ve hatta sunumları bile Orta Çağ konseptinde. 
Sovyet yönetimi altındaki 1.300 nüfuslu küçük ülkeciklerinden biri olan Estonya’nın çatılarında, 1991’ den itibaren kendi bayrakları dalgalanıyor. Şarkılı türkülü bir ayaklanma biçimiyle Sovyetler Birliğinden ayrılan Baltık ülkesi olma hikayesi ilgi çekici ve ezber bozan cinsten. “şarkı devrimi” olarak adlandırılan pasif protesto eylemi ile Estonya’nın savaşsız, silahsız ve kansız olarak bağımsızlıklarını kazanma şekli dünya tarihine geçmiş.
Estonya'daki ilk ayaklanma 1988 yılında Eston Meclisi’nden SSCB aleyhine çıkan bir kararı protesto etmek için Tallinn’deki parlamento binasını kuşatan Ruslara karşı, Eston Meclis Başkanın radyodan “Sayın halkımız kuşatma altındayız. Lütfen bize yardım edin.”diye anons yapması ile başlamış. Çok kısa bir süre içinde binlerce Tallinn halkı meclis binasının etrafını sarmış ve protestolarını yıllarca Sovyet yönetiminin yasakladığı şarkıları bir ağızdan söyleyerek başlatmışlar. Bu güçlü koronun giderek arttığını gören Rus eylemciler meydandan usulca yok olmuşlar.1994’de kadar süren direnişten sonra Sovyet askerleri ülkeden çekilmiş ve Estonya tam bağımsızlığını kazanmış. Direnişlerde binlerce kişinin bağırarak söylediği  "Mu Isamaa"  “Vatanım, Aşkımdır” adlı halk şarkısı da Estonya’nın ulusal marşı olmuş.
Estonya, bu yıllarda Sovyet yönetimini altında olan Letonya ve Litvanya’nın bağımsızlığı için de bu ülkenin halklarıyla birlikte bağımsızlık eylemlerine destek vermiş. Estonya halkı, Litvanya ve Letonya vatandaşlarından oluşan, 2 milyon kişi ile birlikte el ele tutuşarak oluşturdukları 600 km.lik “Baltık Zinciri” eylemi ile bu ülkelerin de bağımsızlıklarını kazanmaları için mücadele etmiş.
2004 yılından beri AB ülkesi olan Estonya’da Estonyaca konuşuluyor. Ülkeden vatandaşlık almak için muhakkak Estonyaca’yı öğrenmek gerekiyormuş.
Her kullandığımda İcat edenlere teşekkür ettiğim Skype, bir Estonya icadıymış. Estonya’nın bir süper buluşu da sanal kıyafet demene kabinleri. Beden ölçülerimizi sanal ortamda oluşturup, beğendiğimiz kıyafeti robot mankene giydirerek, üzerimizde nasıl görüneceği konusunda fikir sahibi olmamıza ve değişik kombinasyonları bir araya getirerek uyuşup uyuşmadığını görmemize olanak sağlayan bir uygulama.  Zahmetsiz prova yapmayı mümkün kılan bu buluşun en güzel tarafı da “çok güzel oldu al” gibi kendi fikrini empoze etmiyor olması:))

Estonya vatandaşlarının tamamı akıllı elektronik kart özelliğine sahip kimlik kartları kullanıyor. Tüm resmi işlemlerini bu kartla yaptıkları gibi oylarını da akılı kartla kullanıyorlar.1 hafta boyunca devam eden oy verme işlemi sona erinceye kadar oy verenler defalarca oyların değiştirebiliyorlar.
Tallinn’in Old Town bölgesi Avrupa’nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehir merkezi olma özelliği nedeniyle UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
Tallinn’i gezmeye surlarla çevrili olan eski şehir denilen bölgeden başlıyoruz. Halkın yaşadığı yer olan Old Town bölgesi, aşağı şehir olarak da adlandırılıyor.Bölgede halkın ve tüccarların oturduğu evler, devlet ve kilise binaları orijinal haliyle poz veriyor. 
Daha sonra kurulduğu tarihten itibaren şehrin ileri gelenlerinin soyluların yaşadığı, yukarı mahalle  (Toompea)   bölgesine gideceğiz. Birbirine çok yakın olan bu bölgeler yürüyerek geziliyor.
Eski şehre giriş kapılarından biri olan Viru kapısı 1300 yıllarında yapılmış. Şehri saran  “Margaret Duvarı” diye adlandırılan sur, uzun yıllar Avrupa'nın en güçlü savunma kalesi olarak kalmış. Halen ayakta olan 20 kırmızı kubbeli savunma ve gözetleme kuleleri, bugün Tallinn’in simgesi olmuş.
 Estonya’da fiziksel görünümünden ve yaşadıkları tarihten dolayı kulelere yapılara, caddelere garip isimler takmışlar. Önünde durduğum kulenin ismi “Şişman Margaret”. Estonya bayrağının dalgalandığı bu kulelerden bir tanesin adı da “Uzun Henri” kulesi. Yine "Altın Bacak Tower"  Tallinn'in savunma kulelerinden. Ayrıca “Kısa Bacak” merdiveni, enteresan isimlerden bazıları.
Bir de kilise kulesinin tepesinde “Yaşlı Tomas” rüzgargülü var. Bu rüzgargülü, kentin 1530 yılından bu yana sembolik koruyucusu olarak nöbet tutuyormuş.

“Şişman Margaret” kulesi, şehrin liman kapısı girişi olarak inşa edilmiş. Duvar kalınlığı bazı yerlerinde 5 metreymiş. “Şişman Margaret” şehre başka ülkelerden gelen misafirlere gösteriş olsun diye yapılmış. Sonraki yıllarda “Şişman Margaret” silah deposu ve hapishane olarak kullanılmış.

Old Town bölgesindeki halkın ve tüccarların yaşadığı evler.


Old Town bölgesindeki Arnavut kaldırımlı, güzel küçük sokaklar.
12. ve 16. yüzyılları arasında güçlü bir kuruluş olan Hansa Ticaret Birliği, birçok kuzey kentlerinde olduğu gibi Tallinn’de de Hansa şehir mimarisini bugüne miras bırakmış.
Tallinn’in en ünlü binalarından olan St Olaf Kilisesi, Old Tawn’da. 258 basamakla çıkılan kule 124 metre yüksekliği ile 1550 yıllarında Avrupa’nın en uzun yapısıymış. Kilise kulesinin, sivri ve yüksek olması nedeniyle tarihinden bu güne kadar 9 kez yıldırım düşmüş. Yine kulenin sivri ve yüksek özelliğinden dolayı yıllarca KGK’nin radyo kulesi ve gözetleme noktası olarak kullanılmış.
Old Town merkezinde yer alan  (Town Hall) Belediye Meydanı açık hava kafeleri, yaz aylarında yapılan festivalleri, birçok kültürel etkinlikleri ve belirli günlerde kurulan pazarı ile turistlerin en çok ziyaret ettiği alan.
Dünyada modern gelenek haline gelen Noel ağacı, ilk kez 1441 yılında Town Hall Meydanına dikilmiş. Ne yazık ki kağıt çiçeklerle ve mumlarla dekore edilen ağaç o gece yanmış. Her Noel zamanı meydana dikilen ağacın etrafında, bekar kızların ve erkeklerin dansı, Tallinn’de ritüel haline gelmiş. Belediye meydanında her yıl Aralık ayında kurulan Noel pazarı yaşattığı eski moda Noel ruhu ve çeşitliği ile Avrupa’nın en iyi Noel pazarı olarak kabul ediliyormuş.
Dünyanın en eski ve halen çalışan eczanesi, Town Hall Meydanında. Büyücülüğün altın çağını yaşadığı Orta Çağ Avrupa’sında, büyü malzemeleri de satan eczane, şimdi modern ilaçlar satıyor. Aynı zamanda müze olan eczanede, Orta Çağda hastaların tedavisinde kullanılan kurutulmuş bitkilerden ilaç yapmak için gereken elek, havan, keten torbalar, ölçü kaşıkları gibi eski tıbbi aletler sergileniyor.
Town Hall Meydanında geleneksel kıyafet giymiş Eston gençleri, bizi çalıştığı restorana davet ediyor. Kıyafetlerimiz arasında 400 yıllık  süreç  olmasına rağmen, çok da bir fark yok. Fular, çanta çizme aynı:))
 Çalıştığı restoranın kapısında elindeki eski sarı bir kâğıttan, günün menüsünü okuyan Orta Çağ geleneksel kıyafeti Eston kızı, çok iyi rol yapıyor. 
Orta Çağ’da Tallinn’de ayakkabı burnunun uzun ve sivri olması zenginliğin göstergesiymiş. Ayakkabının burnu ne kadar uzun, o kadar para.
Zamanında zengin bir tüccarın evi olan meydandaki Olde Hansa, Orta Çağ restoranı oldukça ünlü. Tallinn’e gelip de bu aktiviteyi yapmak, Orta Çağ ruhunu yaşamak açısından önemliymiş. Kısıtlı zamanımızdan dolayı içeriye giremedik ama söylenen o ki; restoranın mükemmel bir atmosferi varmış. 478 Tallinn restoranı içinde 4.sıradaymış. Ortamda elektrik aydınlatması kullanılmıyormuş. Tuvaletler bile mum ve meşalelerle aydınlatılıyormuş. İbriklerden dökme su ile eller yıkanıyormuş. Menüsünde ayı eti, geyik eti, ördek ve tavşan eti gibi ilginç yemekleri varmış. Toprak kaplarda içilen özel yapım ballı birası da muhakkak denenmesi gereken içkileriymiş.
Şimdi Old Tawn sokaklarından ve kent duvarının eteklerinden yürüyerek yukarı mahalle (Toompea) denilen bölgeye gidiyoruz.



 Yolumuzun üzerindeki mağazaların önlerinde duran, örgü triko kıyafetler giydirilmiş, bezden yapılmış mankenler oldukça eğlenceliydi.

Sur duvarları boyunca stantlarda Estonya motifli güzel triko örgü eldivenler şallar, kazaklar, rengarenk çoraplar satılıyor.


Amber taşından yapılmış geleneksel hediyelik eşya satan dükkanların vitrininden birkaç fotoğraf.
Amber, diğer adı kehribar taşının % 80'i Baltık’tan çıkartılıyor. Amber taşı,  soyu tükenmiş çam ağacından oluşan reçinenin fosilleşmiş haliymiş. Yakından bakınca bazı amberlerin içerisinde böcek fosilleri bile görmek mümkün. Alırken sahte kehribara dikkat. Plastik ve bakalit çakmaları varmış. 







Sokaklarda adım başı at arabası şeklinde yapılmış stantlarda satılan, badem şekerlemelerinin kokuları, mıknatıs gibi insanları tezgahların başına çekiyor. Şeker tarçın ve 16 çeşit baharatlarla kaplanan bademler sıcak satılıyor.



Şirin evleri, kafeleri, güzel süslü pencereleri ile Tallinn sokaklarının her köşesi çok fotojenik.



Blackheads Kardeşler Evi, halka açık değil ama altın çiçeklerle süslenmiş yeşil ahşap kapısı, Tallinn'in en çok fotoğraflanan kapısıymış.
Bu önemli tarihsel arka planda, fotoğraf çektirmeden olmaz.
 Muhteşem Alexander Nevsky Katedrali, Toompea Tepesi'nde. 19. yüzyılda yapılan katedralin üzerinde altın yaldızlı demir haç olan beş adet siyah soğan kubbesi var. Tallinn'in en tanınan kiliselerinden olan Alexander Nevsky Katedralinin,11 tane zengin bezemeli dökme çanı varmış ve 16 ton ağırlığındaki çanı, Estonya’nın en büyük çanıymış.
Katedralin tepesindeki kubbelerin üzerinde görünen hilaller, Osmanlı’ya karşı kazanılan zaferleri simgeliyormuş..
Alexander Nevsky Katedrali karsısında yer alan güzel pembe renkli bu bina, Estonya Parlamento Binası.
Toompea Kale içerisindeki bu Estonya vatandaşı, çantasından çıkarttığı eski parayı, hatırı sayılır bir ücret karşılığı bize satmak istedi. Paranın bir tarafında Atatürk diğer tarafında Lenin’in resimleri basılıydı. Çok şaşırdık “çok değerli bir şey yakaladık galiba" diye sevincimizin bir anda aşırı dışa vurumunu yaşarken, satıcıyı da heyecanlandırdık. Aynı anda “aman boş ver antikacı mıyız biz” diye vazgeçip arkamızı dönüp fotoğraf çekmeye devam etmemiz karşısında satıcının şaşkınlığı, görülmeye değerdi:)) 
Sonradan öğrendik ki; dünyanın en pahalı sikke kopya – Koleksiyonuna sahip olan, aynı zamanda hatıra paralar basan darphane, Tallinn’deymiş. Kendi resmimizi bile madeni paraların üzerine bastırabiliyor muşuz.
 
Saint Mary Virgin Katedrali.

Görüntüleme platformundan Old Town’daki kırmızı kiremitli çatılı evlerin, kiliselerin, eski sur ve savunma kulelerinin, panoramik görüntüsü.
Toompea Tepesindeki görüntüleme platformundan çektiğim, Old Town bölgesinin tanıtımında kullanılan katalog fotoğraflarından bir kare.
 Old Town bölgesindeki Dünya Mirası kapsamında tüm yapılar,  UNESCO yardımları ile tamir edilmiş, boyanmış ve çatıları yenilenmiş.
Maiasmokk Kafede kahve molası vererek gezimizi sonlandırıyoruz.
1864 yılından beri aynı yerde faaliyet gösteren kafenin cappuccinosu on numara. Bu yüzyıllık kafede Estonya’nın milli çikolatası, Kalev  ve şekerlemelerinin yanı sıra, el yapımı taze hamur işleri, börek ve çeşit çeşit kekler satılıyor.
Kalev, Estonya'nın en tanınmış şeker ve çikolata markası. Birçok hediyelik eşya mağazalarında hediyelik Kalev marka çikolata bulmak mümkün. Yaban mersini ve beyaz çikolatalı olanını pek bir makbul tutuluyor.
Estonya’nın en ünlü alkollü içeceği “Vana Tallinn” likörü. Yerel biraları Le Coq ve Saku, yerel votkaları ise Viru Valge markası.

Estonya denince;
Baltık ülkesi, e devlet ülkesi, İnternet ulaşımın bedava olduğu ülke,  otobüs tramvay troleybüs  şoförlerinin kadın olduğu ülke, herkesin okuryazar olduğu ülke, şarkı devrimi, dünya üzerinde en yüksek ateist  nüfusa sahip ülke.


Başka gezilerde buluşmak üzere hoşça kalın. 

Benim gözümle zuhal Şen