Sabah kahvaltımızı
yaptıktan sonra otelden travertenlerin girişine yürüyerek geldik. Ayakkabılarımızı
elimize alarak yukarı çıkmaya başladık. Mayıs ayı olmasına rağmen güneş sudan
yansıdığı için iki kat daha yakıcı. Bir de 35 derece suyun
sıcaklığını hesap edersek, oldukça sıcak bir beyazlığın üzerinde yürüyoruz.
Haftanın belirli
günlerinde yukarıdan dönüşümlü olarak bıraktıkları ılık suda yürümek çok
zevkli oldu. Havuzcukların bazıları, kalsiyum karbonat sertleşmediği için
yumuşak ve kaygan. Bu nedenden dolayı beyazlığı korumak için ayakkabıyla
yürünmesine izin vermiyorlar.
Pamukkale’de ki
Hierapolis Antik Kenti, kısa zamanda gezilip görülecek bir yer değil. Şimdilik
Anıtsal Çeşme, Apollon Tapınağı, cin deliği ve Hierapolis müzesini
görmekle yetineceğiz.
M.Ö. 190
yılında II.Eumenes tarafından oldukça büyük bir alanda kurulan
Hierapolis Antik Kenti, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine
alındı. Kentin Pamukkale’ye kurulmuş olmasının en önemli nedeni
termal kaynaklar.
Anıtsal Çeşme
Zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle bizim göremediğimiz, Apollon adına yaptırılan tapınak ve kehanet merkezi, tiyatro, dünyanın en büyük antik mezarlığı ve Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin mezarı da bu bölgede. Aziz Philipin burada öldürülmüş ve mezarının burada olması, kenti daha da önemli yapıyor. Birçok Hristiyan Hierapolis’e gelip, burada ölüp, Aziz Philipın mezarına yakın bir yede gömülmek istiyormuş. O nedenden dolayı da antik kent uçsuz bucaksız bir mezarlığa sahip.
Cin deliği, cehennem kapısı,
Hades’in deliği de denilen mağara deliğinden yeraltı tanrısı kabul edilen
Hades'e boğalar kurban edilirmiş. Delikten karbon monoksit gazının kokusu
hissediliyor ve yeraltı kaynaklarının homurtulu sesi duyuluyor. Giriş
mekanının alt kısmında biriken zehirli gazın yol açtığı tehlike nedeniyle
içeriye girmek yasak. Bu termal suyun karbon monoksiti, çevrede bulunan bütün
kuşların, bir süre sonra ölmesine neden oluyormuş.
Burası Hierapolis Antik Kenti
havuzu. Suyun sıcaklığı 36 derece ve Pamukkale’nin beyazlığını oluşturan suyun
kaynaklarından biri bu havuzdan çıkıyor. Havuz Hierapolis Antik Şehrinin içinde
bir alan olduğu için içerisinde 2 bin yıllık yıkılmış sütunlar ve tarihi
kalıntılar var. Bu kalıntıların arasında yüzmek oldukça ilginç olsa gerek. Bu
su güzellik suyu ve cilt hastalıklarına iyi geldiğinden dolayı havuza
girenlerin çoğu kadın:)
Hierapolis Müzesi Travertenlere
yakın. Hierapolis Kentinin hamamı olarak kullanılan yapı, müzeye çevrilmiş. Bu
durum müzeye daha da değer katmış. Çünkü burada yerden tavana kadar tarih var.
Antik Hamam binasının içinde Hierapolis kazılarından çıkan eserler
sergileniyor.
Eski Roma da bir dönem heykellerin
başları takılıp çıkartılabilecek şekilde yapılırmış ve başlar zaman zaman
değiştirilirmiş.
Hierapolis müzesindeki bu heykel,
Deniz Tanrısı Triton. Üst bedeni insan, alt bedeni balık kuyruğu, ayakları ise
at ayağı görüntüsünde. Mitolojide geleceği bilen, istediği şekle girebilen,
yarı Tanrı yarı insan ve Poseidon’un oğlu olarak geçer.
Pamukkale manzarası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder