18 Haziran 2013 Salı

Pamukkale, Leodikya Antik Kenti


Planımız gece Pamukkale’de kalıp, sabah Leodikya Antik kentine gideceğiz. Akşam geç saatte, Pamukkale’ye geldik ve pek etrafa bakamadan, rasgele bir otele yerleştik.

Otelde gün ağarırken doğanın gürültüsü ile uyandım. Doğanın gürültüsü olur mu? Demeyin. Hiç nefes almadan öten horoz, beni nefessiz bıraktı. Aha tıkandı, aha tıkanacak diye dikkat kesilmekten uykum kaçtı. Sonra gerçekten aniden sesi kesildi. Meğer ötüşünün sonlarına doğru nefesi tükenir, bayılırmış hayvancağız.

Sabah kahvaltıda otel sahibi, bize biraz Pamukkale’yi anlattı. Söylediğine göre Pamukkale’nin kızı, tozu ve horozu meşhurmuş. Ayrıca Denizli'nin alemi farikası olan Denizli Horozunun, ses özelliklerinden bahsetti. Mesela horozun sesi tonuna göre ince, davudi, niteliğine göre de net ses, hüzünlü ses, cırtlak ses, dalgalı ses yani alaycı olmak üzere çeşitleri varmış.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra Laodikya Antik Kentine gittik.



Yanımda duran, Leodikya'da çalışan, güvenlik görevlisi Taner. Kendisi Denizli’nin yerlisi ve 6 ay önce, Leodikya Antik Kenti'nde göreve başlamış. İşini çok sevdiğini ve Leodikya Antik Kentinde çalıştığı için de ayrıca şanslı olduğunun söylüyor. Laodikya Kenti tarihini, turist getiren rehberleri iyi dinleyerek ve çok okuyarak öğrenmiş. Bizi Laodikya Antik Kentinde, hem gezdirdi hem de gözlerini koca koca açarak, “ yaa muhteşem bir yer burası zamanın İstanbul’uymuş. Depoda kafası ve belden aşağısı olmayan bir vücut var, kollarındaki kıllar gerçek gibi. Meme uçlarını öyle bir yapmışlar ki hayret edersiniz” gibi kendine özgü ifadeleriyle bizi de heyecanlandırdı.
Laodikya Antik Kenti, Denizli’ye 6 km mesafede. Kazı çalışmaları, Denizli Müzesi ile birlikte Pamukkale Üniversitesi ekiplerince Celal ŞİMŞEK’in başkanlığında devam ediyormuş. Kazılar tamamlandıktan sonra Laodikya Antik Kenti'nin, ikinci Efes olacağı söyleniyor. Çünkü Laodikya kenti Hıristiyanlık için çok kutsal bir kentmiş. Laodikya Anadolu'nun en eski 7 kilisesinden birine sahip.
Kent M.Ö. 3. yüzyılda Suriye Kralı Antiokhos tarafından, eşi Laodike adına kurdurturmuş. Taner’le fotoğraf çektirdiğimiz yer, SuriyeCaddesi.

Laodikya’ daki tapınak A yapısının tavanın üzerini camla kapatılmış. İçeriye girmek yasak ama camdan aşağısı görünüyor. Taner Cumhurbaşkanı geldiğinde onunla beraber gezerken görmüş. Söylediğine göre “mozaiklerden bir desenler yapmışlar şaşarsınız” diyor.

Laodikya’ daki kiliseyi önemli yapan özelliklerden birisi, yerdeki mozaiklerde tanrının gözü olarak yorumlanan iki tane göz olması. Maalesef bu mozaiğin fotoğrafını çekemedim. Foto internetten indirdim.
Tanrının Gözleri mozaiği, kiliseye gelen insanları gözetleyip, koruduğuna inanılıyor.
Laodikya o dönemin tekstil merkeziymiş. Anlaşılan Denizli'nin tekstil alanında ki başarısı geçmişten geliyor. O dönemde Laodikya' da, fotoğrafta da görüldüğü gibi uzun, çok yumuşak ve siyah tüyleri olan bir tür koyun ya da keçi yetiştiriliyormuş ve bu koyun ya da keçi yünlerinden ürettikleri kumaşlar sayesinde, Laodikya'da tekstil endüstrisi gelişmiş.
Laodikya Antik Kentinin ana caddelerinin iki yanında dükkanlar varmış. Fotoğrafta balık satan dükkanın kabartma tabelası görünüyor.


Fotoğraftaki bıçak kabartmasından dükkan sahibinin bıçakçı olduğu anlaşılıyor. Bunların dışında, nar ve patlıcan kabartmalı bloklar da yine antik kentin bahçesinde duruyor.

Laodikya Kentindeki Denizli’nin sembolü olan horoz kabartması.

 Demek ki Denizli Horozu M.Ö. 3. yy. dan bu yana  bu bölgede yaşayabilmiş ve ününe ün katmış. Denizli Horozunu Pamukkale'de sokaklarda çok gördüm. Gerçekten de çok gösterişli bir hayvan. Kovboy gibi paçalı ayaklara sahip. Bir de “buranın kabadayısı benim” der gibi göğsünü çıkartıp, ortalıkta çalım satıyor.

Eski tarihlerde şarap, bolluğun ve bereketin simgesi olduğu için Laodikya Antik kentinde de, sosyal yaşama işlemiş olduğu kalıntılardan belli. Yaşadıkları bölgelere, şarabı uzun süre saklamak için 16 derece soğukluğu muhafaza eden kuyular yapmışlar.
8 km uzaktaki Karahyt bölgesinden çıkan şifalı suyu, bu künk sistemiyle Kentte getirmişler.

Laodikya Antik Tiyatrosu ve arka planda Pamukkale görünüyor. Söylediğine göre iki kent birbirine tünelle bağlıymış ve 200 metrelik bölümü açılmış. 


Satranç oyunun çok eski tarihlerden bu yana oynandığının kanıtı olan, antik kentten çıkarılan satranç taşı.

Antik kentte dolaşırken taşın üzerinde güneşlenen kertenkele desem değil çünkü bayağı büyük, İguana desem değil, timsah yavrusu hiç değil tuhaf bir yaratık gördüm. Sonradan öğrendim ki evrim geçirmemiş bir kertenkele cinsiymiş. Sadece bu bölgede yaşıyormuş. Kafasını da yukarı aşağı oynatabiliyormuş. Ne tesadüf değil mi, benim objektifime yakalanması.

25 bin kişilik Anadolu'nun en büyük stadyumu Laodikya, 285 metre uzunluğunda. 75 metre de genişliğe sahip. Stadyumun kazı çalışmaları henüz başlamamış.       

Hiç yorum yok: