Çanakkale
Arkeoloji Müzesinden başlayarak Çanakkale merkezi gezip, gece kalacak bir yer
bulduktan sonra sabah erkenden Gelibolu Yarımadası Şehitliği'ne gideceğiz.
Çanakkale binlerce yıldan beri
medeniyetlerin yerleştiği, mitolojik olayların yaşandığı, uzak ve yakın
tarihinde kanlı savaşların olduğu, çok önemli, gizemli ve modern bir şehir. Dünyanın
ilk boğaz köprüsünün Çanakkale boğazında kururmuş olmasından dolayı da ilklerin
şehri. İlk boğaz köprüsünün ilginç hikayesi şöyle,
Pers Kralı MÖ
486 Avrupa’yı fethetmek için boğaza bir köprü kurulmasını emretmiş.
Keten lifi ve papirüs lifini kullanarak köprü yapılmış. Fakat İki kıtayı
birleştiren bu köprü, açılış sırada çok şiddetli bir fırtınaya maruz kalmış ve
koparak parçalanmış. Bu olaya çok kızan hükümdar, boğazın sularının döverek
cezalandırılmasını istemiş. Adamlarına denize 300 kırbaç vurulmasını, kızgın
demirle dağlanmasını, köprüyü yapanların da kellerinin alınmasını
emretmiş.
Daha sonraki yıllarda savaş gemilerini
halatlarla birbirine bağlayarak, Dünya’nın ilk yüzen boğaz köprüsünü yapıp,
karşıya geçmeyi başarmışlar.
Çanakkale
Arkeoloji Müzesinden birkaç fotoğraf.
Biga ilçesinden çıkartılan Polyksena
Lahdi, 2000 yıllık tarihi ile bilinen en eski lahit. Lahdin üzerindeki
kabartmalar, mitolojide öldürülen bir kızın hikayesinin anlatıyor.
Afrodit heykeli
Çanakkale’nin
simgesi olan saat kulesi, limana yakın bölgede. 1897 yılında Cemil Paşa
tarafından yaptırılmış. Sponsoru İtalyan Konsolos Vitalis adında bir
hayırsevermiş. Ölmeden önce şehre su getirilmesini ve merkeze bir saat kulesi
yapılmasını vasiyet etmiş.
Eskiden Aynalı Çarşı’daki
dükkanlarda, atlar için süs eşyaları ve ayna denilen at gözlükleri satılılığı
için çarşıya Aynalı Çarşı denmiş. Çarşıda "Dur Yolcu" yazısı,
Şehitler Anıtı ve Truva Atı gibi hediyelik eşyalar satılıyor. Turistik hediye
olarak Çanakkale’ye ait yöresel çok fazla ürün yok. Çarşıdaki dükkanlarda,
genelde Çin malı incik boncuk satılıyor.
Merkezde yediğimiz balık ekmeğin tadı o kadar iyiydi ki aklıma geldikçe yutkunup duruyorum. Ekmeğin arasındaki balık, Sardalya balığı. Bu balığın bu kadar lezzetli
olmasının sırrı nedir diye sordum soruşturdum ve öğrendim ki, Çanakkale’de
Sardalya Balığını maden suyu, yumurta, un ve tuz karışımı ile yaptıkları sosa
batırılıp, öyle kızartırlarmış.
Çanakkale’ye özgü Höşmerim denilen peynir helvasını merkezde birçok
yerde yemek mümkün. İstenirse üzerine dondurma da konuluyor.
Koyun, keçi
sütü karışımı taze peynir, irmik ve şekerle yapılıyor. Tatlı sıcak yenirse
tadına doyum olmuyor. Sade peynir helvası, fırınlanmış peynir helvası, cevizli
fırınlanmış peynir helvası, Antep fıstıklı fırınlanmış peynir helvası gibi
değişik alternatifleri var.
Çanakkale İskelesi’nden
arabalı feribotla Gelibolu Yarımadası’ndan Kilitbahir’e doğru yola
çıktık. Kilitbahir Köyü, Çanakkale’nin tam karşısında ve boğazın en dar
kısmında kurulmuş.
Bu topraklarda yerli ve yabancı
binlerce askerin yatıyor olduğunu düşününce insanın tüyleri diken diken oluyor.
Binlerce askerimizin şehit olduğu bu topraklarda yaşamanın minnettarlığı, dua
etmekten başka nasıl ödenir, diye düşündüm durdum.
Kilitbahir’in yamacındaki Dur Yolcu Anıtı 1960 yılında Seyran Çebi, Halil Onan’a ait olan Dur Yolcu şiirinden bir dize ekleyerek oluşturmuş.
DUR YOLCU
Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!
Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir!
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir!
Gördüğün bu tümsek Anadolu’nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir!
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!…
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir!…
Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir!…
NECMETTİN HALİL ONAN
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir!…
NECMETTİN HALİL ONAN
Eceabat İlçesinin bir
köyü olan Kilitbahir’daki yonca biçimindeki kale 1452 yılında, Fatih
Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Kale 1980 yılında Kültür Bakanlığı
tarafından Korunması Gereken Kültürel Varlıklar listesine alınmış.
Eşim yıllar önce savaşın anıları ve
izleri ile dolu olan şehitliğin perişan halini görmüş. Bu seferki ziyaretimizde, ihmal ve bakımsızlık manzarasından kurtarılmış olduğunu görünce bayağı bir sevindi. O
kadar sahipsizmiş ki, yağmur yağdığında kemikler ortaya çıkıyormuş. Ben
şehitliğe ilk defa geldim. Proje tamamen bitmemiş olmasına rağmen çok
gururlandım ve şehitlerimize gereken değer verildiği için başım dik dolaştım.
Yeniden çevre düzenlemeleri yapılmış. Zarar gören mezarlar onarılmış, sembolik
olan şehitlikler yerine gerçekleri yapılmış, savaşı ve şehitlerin
kahramanlıklarını anlatan bilgi levhaları konmuş, pek çok yeni müze açılmış.
Yeni açılan Çanakkale Destanı Tanıtım Merkez’inde Çanakkale Savaşını, sinema filmiyle gelen ziyaretçilere gösteriliyor. Yollar yeniden asfaltlanmış,
ağaçlandırılmış, çiçeklendirilmiş, temizlenmiş. Kısacası şehitlik bu haliyle
ziyarete gelenlerin takdirlerini topluyor.
Şehitlik ziyaretine, Çanakkale
Savaşlarında kahramanlık olaylarının anlatıldığı, Şehitler
Abidesi Rölyefinin bulunduğu alandan başladık.
Çanakkale savaşlarında şehit
düşen yaklaşık 253 bin şehidimizi simgeleyen abide, Hisar Burnu üzerindeki tepe
üzerine inşa edilmiş ve 1960 yılında açılışı yapılmış. Anıt 41.70
cm yüksekliğinde oldukça büyük ve görkemli. Abidenin denize bakan ayakları
üzerindeki rölyeflerde deniz harekatı, karaya bakan ayaklarında ki rölyefte
ise kara harekatını simgeleyen kabartmalar var.
Fotoğraftaki yapı, bir
bölgeyi savunmak için yapılan ve silahlarla güçlendirilen askeri yapı olan, Ertuğrul
Tabyası. Ertuğrul Tabyası, 1895 tarihinden kalma. II. Abdülhamit döneminde
yapılmış ve şimdi Korunması Gereken Kültürel Varlıklar listesinde. Tabyanın
solunda görünen top namlusu üzerinde 1883 tarihi kayıtlı. Tarihe bakıldığında
top, 120 yıldır aynı yerde önce vatan savunması, şimdilerde ise tarihi
hatırlatma görevini yapıyor.
Ertuğrul Koyu, İngilizlerin çıkarma
harekatı düzenledikleri 5 koydan biri. Ertuğrul Koyu denilince Ezineli Yahya
Çavuş ve 63 arkadaşı ile sergilediği direniş hikayeleri dillere destan olmuş.
2000 düşman askerine karşı 63 askerle sadece tüfek ve çok az sayıda mermi ile
12 saat boyunca direnmişler. Sahile döşedikleri dikenli tellerle ve kısıtlı
silahlarıyla düşmanın çıkartma yapmasına engel olmuşlar.
Anzak Askerlerinin
günlüklerinde, fotoğraftaki bu denizin kıyıdan 50 m. içeriye kadar olan
kısmının kıpkırmızı olduğu yazılmış.
İngiliz çıkartma gemisi kaptanı
Edward Toms günlüğünde, çıkartmayı şöyle anlatmış;
Benim teknemin sahile yanaştığı yerde, çok sağlam dikenli teller vardı. Askerler botlarda ya da sahile yüzerken vuruluyorlardı. Belime kadar suya girdim, bir kayaya çarpıp tökezledim. Çıkıp sahile doğru koşarak dikenli tellerin altına yattım. Dikenli tellerin önü, hareketsiz kalmış bir sürü askerle dolmuştu. Yukarılardan aşağıya siperlerden, makineli tüfeklerden ateş yağarken, sağdaki siperlerden de bizlere ateş ediliyordu. Çıkan sesler müthiş, görüntü ise korkunçtu.
Benim teknemin sahile yanaştığı yerde, çok sağlam dikenli teller vardı. Askerler botlarda ya da sahile yüzerken vuruluyorlardı. Belime kadar suya girdim, bir kayaya çarpıp tökezledim. Çıkıp sahile doğru koşarak dikenli tellerin altına yattım. Dikenli tellerin önü, hareketsiz kalmış bir sürü askerle dolmuştu. Yukarılardan aşağıya siperlerden, makineli tüfeklerden ateş yağarken, sağdaki siperlerden de bizlere ateş ediliyordu. Çıkan sesler müthiş, görüntü ise korkunçtu.
Çanakkale
savaşında ölen İngilizler için, Gelibolu Yarımadası’nın en uç noktasına Helles
Anıtı dikilmiş.
Ertuğrul Koyundaki tahta siperler.
Ezineli Yahya Çavuş Şehitliği.
Yahya çavuşun kahramanlığı ile ilgili şunlar yazıyor;
EZİNELİ YAHYA ÇAVUŞ
18 Mart 1915′te Dünyanın en büyük birleşik donanması ile saldırıp, deniz yolu ile Çanakkale Boğazını geçemeyeceğini anlayan düşman, deniz destekli kara harekatı yapmaya karar verdi. İtilaf devletleri, 25 Nisan 1915 sabahı yarım adanın bu civardaki beş bölgesine aynı anda çıkarma yapmayı planladı. Sabahın alaca karanlığında Seddülbahir Köyü sahili, donanmanın yoğun bombardımanı altında 2000′i aşkın düşman askerinin Albion ve Riber gemilerinden karaya çıkma mücadelesine sahne oldu. Yarımadanın uç kısmının kıyı savunması 9.tümene ait olup, komutanı Albay Halil Bey idi. 25 ve 26. Alaylardan oluşan bu tümenin iki günlük kaybı, 10 subay ve 1897 erin şehâdetidir.
26.alay ve 3.taburda görev yapan Yahya Çavuş’un tabur komutanı Binbaşı Mahmut Sabri’dir. Arkadaşlarının büyük bir kısmının şehit olmasına rağmen, düşmanı sahilde durduran bu kahraman takımdan sağ kalanlarla beraber Yahya Çavuş, yaralanan bacağını tüfeğinin kayışı ile bağlayıp, Alçıtepe bölgesine çekilmiş ve aynı bölgede şehit olmuştur.
25 Nisan 1915 de Anzac’lar
tarafından Arı Burnu’ndan yapılan çıkartma bu kumsaldan yapılmış. Şimdilerde
Anzac Koyu olarak biliniyor. Anzac’lar Avustralyalı ve Yeni Zelandalı
askerlerden oluşmuş bir kolordu ve 1.Dünya Savaşında İngilizlerin yanında yer
alarak, Türk Ordusu'na karşı savaşmışlar. 25 Nisan’da başlayan kara
savaşında binlerce Anzac Askeri Arı Burnu’nda hayatını Kaybetmiş. Bu nedenden
dolayı Avustralya ve Yeni Zelanda’da 25 Nisan tarihi ulusal tatil olarak ilan
edilmiş. Savaşta ölen Anzac askerleri anısına Conk Bayırı’na bir anıt dikilmiş.
İddiaya
göre Anzac’lar yani İngilizler ve yeni Zelanda’lılar Gelibolu Yarımadasına
gömülen askerlerini zaman içerisinde kendi vatanlarına
götüre bilirlermiş ama özellikle götürmemişler. Çünkü
işin içinde hesaplar varmış. Bu hesapları yapan İngilizler 1922 ve 1923
tarihleri arasında yapılan Lozan Konferansında,
Gelibolu’daki şehitliklerimiz ve Anzac mezarları ile ilgili 436 hektarlık toprağın
kendilerine verilmesini istemiş. Bak hele bak şu İngilizlere!. Bu
isteklerini zaman zaman kendi mezarlarının zarar gördüğü gerekçesiyle gündeme
getiriyorlarmış.
Anzac Askerleri, Sarı Bayır denilen
karşıdaki tepeyi aşmak için bu bölgede canlarını vermiş ve bu topraklara
gömülmüş.
Ölen askerlerin torunları her yıl 25
Nisan’da Gelibolu’ya dedelerini ziyarete geliyor.
Anıtta şunlar yazılı;
Burada dost bir vatanın toprağındasınız.
Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz!
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.
Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat, rahat uyuyacaklardır.
Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz!
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.
Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat, rahat uyuyacaklardır.
Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Burası Anzac Askerlerinin çıkarma
yaptığı yer. Şu anda boşluk ve çimlik olan bu alanda Anzac’lar 25 Nisan’da anma
töreni yapıyor.
“Ben size taarruz emretmiyorum,
ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka
kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.” emrini uygulayan 57. Piyade Alayı
düşmanı, Conk Bayırı’nda 628 kişilik askerinin tamamını şehit ederek durdurmuş.
Anzac Askerlerin günlüklerinde
savaşın başka yönlerini anlatan yazılarını okuyunca hüzün ve gurur duygusunu
aynı anda yaşamamak mümkün değil.
Anzac Askeri Franklin Morst günlüğünden;
Türklere doğru sesleniyorduk. Onlar siperlerin
üzerine oturup konuşuyorlardı. Bizimkilerden birisi karşı tarafa gidip onlardan
bir sigara tabakası aldı. Onlara not göndereceğimiz zaman, teneke bir periskopa
taşla vuruyorduk. Onlar da bize teleskop sallayıp cevap verirlerdi. Bir başka
gün bir Alman subayı Türk siperlerine yaklaşıyordu. Türkler, bizimkilere
siperlerine girmelerini işaret etti. Bizimkiler hemen siperlerine girdiler.
Biraz sonra ise makineli tüfek ateşi başladı. Doğaldır ki, kimseye bir şey
olmadı. Bu Türk'ün savaşırken dahi ne kadar adil olduğu hakkında bir fikir
verebilir.
(Gelibolu, 12 Eylül 1915)
“Çanakkale'de tarihin
akışını değiştiren kahramanlar, bugün yarın her gün sonsuza kadar ruhunuz şad
olsun” diye duamızı ettikten sonra, şehitlikten ayrıldık.